Picasso
Eğer İstanbul'da ikamet ediyor olsaydım, ne yapıp eder Picasso Sergisi'ne gitmenin bir yolunu bulurdum; çünkü orada seyre değer çok sayıda obje bulunduğu muhakkaktır: İlki Picasso'nun yaptığı resimler elbette; ikincisi ise resimleri seyredenler. Ah, kim bilir ne zevkli, ne öğretici ve ibret verici dakikalar geçirirdim o sergide!
Onun bir ressam olduğunu anlamam için History Kanal'da Picasso'nun hayatı ve sanatı hakkında yapılmış hayli düzgün ve tatminkâr bir belgeseli seyretmem gerekiyormuş. Resimden anlayanların tâbiriyle "akademik" resim yaptığı dönemlerde, (yani, resimlerine bakınca Picasso'nun ne resmi yaptığını herkesin fark edebildiği o ilk günlerde) Picasso'nun kabiliyetli, hatta dehâ eseri gösteren bir ressam olduğu hissediliyordu. Ne var ki Picasso, sanatında bir ileri safhaya geçip de kübizm, ekspresyonizm gibi esrarengiz limanlara demir attığı demden itibaren üstâdın sanatı hakkında bana göre en gerçekçi yorumu, -kulakları çınlasın- sâbık Cumhurbaşkanlarımızdan ve genelkurmay başkanlarından Kenan Evren Paşa'mız yapmıştı. Kısaca şöyleydi;
- Bunlardan ben de yaparım yahu!
Sanat tarihine yanlış kayıt düşmemek için bu sözün meâli itibariyle hatırımda kalan kısmını yazdığımı ifade etmem lâzım. Kenan Paşa haksız değildi. Sanatının olgunluk dönemindeki bir Picasso tablosunu kopya etmek için, uzun uzadıya sanat ve resim eğitimi almak gerekmez; şöyle eli iyi fırça tutan bir badanacı olmak kâfi görünebilir. Bu hükmün doğruluğunu isbat için şöyle bir farazi deneme yapabiliriz: Hepinizin mâlumu olduğu üzre, camcılarda, çerçevecilerde ve bazı kırtasiye dükkânlarında reprodüksiyon tarzı (yani bir resmin aslı yerine fotoğraf baskısı) resimler satılır; sorunuz bakalım Picasso veya sair ekspresyonistlerin resmi mi çok satılıyor, yoksa o hep bildiğimiz, "ağlayan çocuk" veya "deniz kıyısında batan akşam güneşinin suya vurmuş aksi" mi?
Efendim Picasso üstâdın sanat değerini takdir etmek, elbette bizim gibi yarı cahil takımına düşmez; yarı cahilliğimi şuradan kestirebilirsiniz ki ben, Picasso'nun henüz delikanlıyken yaptığı (e, delikanlılık da budur işte!) ve herkesin anlayabileceği neviinden resimler yapmasından sonra kötü yollara düşmesini, resim sanatı nâmına ziyan sayan bir zevkin mensubuyum. Ne var ki yine de her şeyi anlamamız gerekmez ve bazı karışık fikirler gibi birtakım sanat eserleri de, ortalama insanın seviyesinden çok yukarıda mânâlar ifâde edebilir.
Eyvallah: Mânâ âlemi derin; dal dalabildiğin kadar!
Yine Kenan Paşa'nın Picasso değerlendirmesine dönüyoruz; Paşa, "bunlardan ben de yaparım yahu" demekle kalmamış, bilfiil tuvalin başına geçerek, -üstelik- daha da iyisini yapmıştı. Hâlâ resimle uğraşıyor mu bilmiyorum ama o günlerdeki gazete haberlerinden gördüğümüz kadarıyla Kenan Paşa'nın çalıştığı tarzın tutkunları, o resimleri -üstelik para verip satın almak suretiyle- edinerek koleksiyonlarının mümtaz köşelerini ziynetlendirmişlerdi.
Kenan Paşa, bilgisayar teknolojisindeki son değişmelerden haberdar mıdır bilmem; bugünlerde akıllı programlar çıktı piyasaya. Meselâ vesikalık resminizi tarayıcıda taratıp makineye veriyorsunuz, program o fotoğrafı meselâ "Van Gogh yapsaydı nasıl yapardı?" mantığından hareketle resme dönüştürüveriyor. Yine de yakından ilgilendiğim bu gibi programların Picasso'nun dehâ dehlizlerine kadar nüfuz edebileceğini sanmıyorum; üstâdın İspanyol iç harbi esnasında Guernica köyünün bombalanmasını tasvir ettiği bir meşhur tablosu vardır. Resme şöyle göz kısarak bakınca insanın "burada fena birtakım şeyler olmuş ama ne olmuş"tan başka hüküm verebilmesi pek zordur ve zannımca bu tablonun sanat değerini takdir etmek için yıllarca özel eğitim almış olmak filan gerekecektir. Kendi nefsime ben, Picasso'yu olgörüp bir türlü anlayamadığı için komplekse kapılan takımından değilimdir. Bu gibi hallerde "herkesin zevki kendine" der, daha da bunalırsam, "zevkler ve renkler tartışılmaz" özdeyişine sığınarak işin içinden sıyrılırım. Ne var ki insanoğlu, anlamadığı şeylere perestiş etmekte müştereken garip bir meleke geliştirmiştir.
Picasso sergisine niçin gitmek istediğimi şimdi daha iyi anlıyor olmalısınız. Üstâdın birbirinden nefes kesici eserlerini seyreden İstanbulluların kendi aralarında fısır fısır konuşarak tablolar hakkında hangi kelimelerle fikir yürüttüklerini öğrenmek için onca zahmete değerdi elbette.