Niçin?

İçme şu mereti Muhlisciğim, elbette bir bildiğimiz var yav; vara yoğa bu meşrubatı içiyorsun, sanki başka içecek yokmuş gibi. Ayran iç, limonata iç, su iç, kızılcık şerbeti iç ama bunu içme. Niçin biliyor musun?

Geçen gün internette gördüm. Bunun bir bardağının içine orta boy bir somun-cıvata atıyorsun, kırk gün sonra n'ooluyor? Yaa, bilmezsin tabii? Adamın soyunu-sopunu kurutuyor bu Muhlis, aklını başına al. Haa, bak aklıma nerden geldi: Hazır yiyecekler var ya o marketlerde satılan... Kat'iyyen abicim, bizim yeğenin kimyager arkadaşı var, fabrikasında çalışıyor, yemin-billah etmiş, "almayın, sakın yemeyin" demiş. Niye, çünkü bir bildiği var çocuğun. Tam kırkiki türlü maraza sebep oluyor Muhlis, inanmayacaksın. Al mesela margarin, ne var margarinde diyeceksin sen şimdi değil mi? Ne yok ki dostum, neler yok ki? Damar sertliği, tansiyon, ülser, sarılık. Bir nesli bunlarla mahvettiler Muhlis. Al meselâ beni, niçin okuyamadım ben, ortaokul ikiden terk ettim tahsili; işte bu zıkkımdan. Hatırlarsın biz küçükken kahvaltılarda yemeklerde filan teneke teneke bunlardan kullanılırdı. Peki n'ooldu? Haa, şimdi sen diyeceksin, gâvurun başka işi gücü yok, bizi böyle tüketecek? Gülersin tabii. Bunlar bizim bileğimizi er meydanında bükebildiler mi? Yok. Dayarsın hidrojende dondurulmuş katı yağları, necib milletimizin istikbâlini mahvedersin. Adamın acelesi yok ki Muhlis, elli sene yüz sene önemli değil bunlarda. Adamlarda kafa var kafa. Bak meselâ geçenlerde Amerikan generali, bakanı şusu-busu geldi Ankara'ya, niçin geldi? Babasının hayrına gelmedi. Bunlar hep bir planın parçaları. Bizimkileri kafaya alacaklar, borç paçadan akıyor zaten, atacaklar üç beş kuruş, sonra bizim üslerden Suriye'yi İran'ı vuracaklar; suç bizim üstümüzde kalacak. Hesapları bu; adamların askeri kıymetli kardeşim. Herifin turisti Antalya'da meselâ mide fesadına uğruyor, trak helikopteri hazır, kapıp Avrupa'ya götürüyorlar. Adam kendi askerine kıymak yerine Müslüman'ı Müslüman'a vurduracak. İçme şunu diyorum Muhlis, garson oğlum, beye benden bir soda getir, ayran getir olmazsa. Burada bir şey anlatıyoruz Muhlis, sana gargara geliyor. Herifler cayır cayır Türkiye'den arsa alıyor sen lâfla gargara yaparken, niçin? Babasının hayrına almıyor, güneşse İspanya'da Yunanistan'da da var, denizse deniz, kumsal dersen kumsal, yoo, buradan alacak. Niçin? Haçlı seferi oğlum aklını kullan, Haçlı seferi. Buş ne dedi dört sene evvel? Haçlı seferi yapacağız demedi mi? Basıyor parayı, aziz vatanı azar azar kapatıyor. Aloo, bak buraya yazıyorum, yirmi sene sonra evimizin önüne maydanoz ekmeğe bir evlek yer bulamayacağız. Gülersin, iki gün sonra çangır çungur çan sesleriyle uyanırsan görürsün gününü. Senin gibiler yüzünden iflâh olmuyoruz biz ya neyse! Rusya gazı kesti bak Ukrayna'ya; keyfinden mi kesti, sen öyle san; bak altından neler çıkacak? Sebepsiz kuş kanadını kımıldatmıyor Muhlis, kapıma kadar doğalgaz geldi diye yatıyorsun yanının üstüne, yarın sana da "kestim" deyince söküp pencere kasalarını mı yakacaksın? Bir düşün be bir düşün! Evlerimizde soba borusu deliği bile bırakmadı herifler!.. Yaa, dank etti değil mi? Bunlar hep kompile oğlum kompile. İnternette öyle şeyler var ki, benim bildiğimi bilsen korkundan yatağında yatamazsın. İsviçre'nin eti ne budu ne ki Türkiye'ye kafa tutmaya başladı, de bana?.. Ermeni meselesi diye yol açtılar, arkasından diyecekler ki verin Anadolu'nun şark vilayetlerini. Şimdi söyleyemiyorlar tabii; İsveç'in dayılanması da o sebepten netekim. Bunların akıl babası da İngiliz ha! Bakma sen bugün Amerika'nın peşkirini tutar gibi görünüyor ama İstanbul'u almadan rahat etmez bunlar. Mafya kendi başına mı iş çeviriyor zannediyorsun, şaşarım aklına. Mafyanın ipleri bunların elinde. Verdiler elimize birer cep telefonu, oyuncak gibi oynuyoruz. Bomba kardeşim bu telefonlar bomba! İstediği an uydudan emir gönderiyor bom! Geçen gün bir arkadaş söyledi; bizim cep telefonlarıyla bunlar yirmidört saat dinliyorlar bizi. Şaka değil ha! Pilini çıkarsan da faydası yok. Üstüne de kıyamet gibi para vermemiz de cabası. Sen resim çekiyorsun, tak, anında Amerika'da o resim. Hele bir madenler meselesi var ki ne sen sor, ne ben söyleyim. Bizim bor madeninden bir kaşık koyuyorsun uzay aracına, seksen sene pili tükenmeden gidiyor uzayda. Atom vızıltı diyorum Muhlis. Daha adını bilmediğin yüz bin maden yatıyor buralarda. Biz hâlâ petrolün davasındayız. Petrol bitti kardeşim, petrol bitti. Herifler niye gelip bizim rafineriye müşteri oluyor: Rafinerisi yok mu gâvurun, vaar. Sebep? Sebep şu Muhlis, bize üç beş kuruş çakıyorlar ki bu Türkler uyanmasın, yan gelsin yatsın. Dağ taş araba doldu; millet kırıp sarıp araba alıyor; alma kardeşim kaldırımlarda yer kalmadı. Peki bu gavur niçin ucuzlatıyor bunca arabayı? Bildiği var, hesabı var; çalışıp biriktirdiğin üç beş kuruşu böyle çekecek geriye. Millete harıl harıl kredi kartı dağıtıyorlar, niçin? Canın o plastik kartın ucunda kardeşim, faizi de cabası. Almayacaksın, ne kadar ekmek, o kadar köfte! Yok veresiye! Üç kazan, beş harca. Nerden gelecek bu değirmenin suyu? Aloo! Muhlis? Nereye kayboldun be? Oğlum garson, masada bir arkadaş vardı demin karşımda, gördün mü? Orta boylu, bıyıklı, deri montlu?.. Vay be, kaçarsın tabii, gerçekler acıdır Muhlis, sen hele kaç bakalım kaç!


Kaynak (Arşiv)