Kebabın kerameti

Haylidir böyle gülmemiştim; ismi lâzım değil, bizim pop şarkıcılarından biri, vaktiyle bir tarikata girmiş: Sâkin olunuz, öyle sizin bildiğiniz tarikatlerden biri değil bu; Atlanta tarikatı. Dikkat ederseniz ismi son derece "çağdaş ve global" çağrışımlar taşıyor, öyle Halvetiyye, Celvetiyye, Nakşıbendiyye cinsinden "dinci" bir tarikat değil. Eğer yanlış hatırlamıyorsam Atlanta, ABD'de bir eyalet ismi; çağrışımlarında şüpheli mânâlar aramak kimin haddine? Her neyse efendim, bu tarikatin reisi ("şeyhi" demeliydik ama gitmiyor, halbuki şeyh kelimesi Arapça'daki kullanılışı itibariyle kabile reisi, hoca, muallim gibi mânâlara sahip) olacak zat, vaktiyle çok yakınında bulunmuş bir ve sonradan "tezgâh"ı fark ettiği için "seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli" şarkısını terennüm ederek yan çizmiş bir psikoloğun ifadesine göre kendisini Tanrı, yanındakileri de rahip olarak görüyormuş. O günlerde eşi hamile kalınca kadıncağızı da Meryem Ana ilân edivermiş; bu durumda doğacak çocuğun ismini tahmin etmek hiç zor değil: İsâ.

Bu tarikatin müridleri öyle sizin bildiğiniz gibi köyden çıkarken çıkınına azık olarak iki baş soğan yarım köy ekmeği sarıp şeyhine de iki avuç imansız çökelek hediye götüren cinsinden gariban köylüler değil: Birisi pop şarkıcısı meselâ, diğeri "yukarda deşifre ettik zaten" kriminal psikolog; diğerleri de manav, hamal, inşaat amelesi değildir nasıl olsa; keçesini çoktan sudan çıkarmış, irad, meslek sahibi "prezantbl" insanlar ve bu insanlar "velev ki üç beş aylığına da olsa" böyle şeylere inanabiliyorlar demek ki? "İyi de sana ne kimin neye inanıp inanmadığından" diye beni i'tab etmeğe kalkarsanız boynum kıldan ince, haklısınız der susarım. İnanç ve vicdan hürriyeti, başkalarına zorla kabul ettirilmeye kalkışılmadıkça saygı duyulması gereken bir haktır. Bu cümleden sonra yazının sona ermesi gerekiyordu ama gerisini anlatmazsam dilim şişebilir, zira asıl tantana bundan sonra: Efendim bizim Şeyh efendi (veya kendi dininin Tanrısı da diyebiliriz), müridlerine, "ben vejetaryenim, et ve hayvanat mâmulü şeyler yemek bana yakışmaz" diyesiymiş. Bizim pop şarkıcısı ise ezelden vejetaryen olduğu için bu durumu işitince içten içe sevinmiş. Lâkin günün birinde ne görsün, reis gizliden gizliye bir sotalı yere çekilip el gibi kebapları yel gibi götürmüyor mu? Sair zaman olsa ne denir bu durumda, "afiyet olsun şeyhim, yarasın, lop lop et olsun"; fakat şarkıcı arkadaşımız bu akıl almaz hıyânet ve vahşeti görünce heriften sıdkı sıyrılmış, "yaa demek öyle ha!" deyip Atlanta tarikatiyle ilgisini yeniden gözden geçirme kararı almış. Şarkıcımızın bu keşiften sonra perhizi bozup, "garson, getir evlâdım bana oradan ikibuçuk acılı Adana" diye haykırarak yılların gecikmişliğini telafi etmeye kalkışıp kalkışmadığını bilmiyoruz; bu gibi durumlarda "papaza kızıp oruç bozulmaz" diye bir tâbir kullanılır ama şeyh efendinin gizli gizli kebap yemesinden gocunarak tarikatten izzet ü ikbâl ile çekilmenin ahlâki analizini yapmak bana düşmez. Şu kadarı söylenebilir ki "kendi dininin tanrısı" bu kadar üfürükten bir gerekçeyle tarikati terk ettiği için bizim şarkıcıyı zaten çarpacak ve ağzını burnunu "tekkenişîn tavası"na çevirecektir. (Not: Bu yazının kaleme alındığı dakikalara kadar şarkıcının umûr"ı hariciyesinde çarpılmışa benzer bir değişim söz konusu değildi.)

Evet, kimsenin inancını yargılayamaz, kimseyi inançlarından ötürü muaheze edemeyiz ama şeyh efendiyi kebap lüpletirken yakaladığı için tarikatten firar eden bir müride şöyle doya doya gülmemizi engelleyen bir nezaket kaidesi hatırlamıyorum.

Araya, "nereye gidiyoruz, ne oluyoruz, böyle dandik şeylere de inanılır mı" gibisinden bir ince sual koyup elâleme akıl vermeye niyetim yok; "Hak din dururken naylonuyla iştigal edenlere oh olsun" demek de gelmiyor içimden. Kendisine İslâmi tarikat, kerâmet ehli süsü veren nicelerinin de etrafındaki sadedilleri daha basit numaralarla aldattığını duymuş, şahit olmuş birisi olarak bu gibi tezgâhların insanlık varoldukça sürüp gideceğini biliyorum; aldanmaya teşne olanlar bulundukça aldatanlar da daima çıkacaktır. Kimisi uzaydan mesaj aldığını söyler, kimi bir tas suya bakıp encâmınız hakkında kehânetler savunur. İnsanda inanç ihtiyacı ancak bir başka inançla telafi edilebiliyor. Hangi inancın (veya dinin) seçildiği ise imtihanların en zorlusu.

Siz siz olun, öyle her kebap yiyene potansiyel mücrim gibi bakanlardan olmayın; kebap yemek sadece bir şahsi tercih meselesidir.


Kaynak (Arşiv)