Islak peştemala sarılı takunya
Evvelâ kötü haber: Nevval Sevindi'nin, setretmeye pek de gerek görmediği bir neş'eyle Der Spiegel'den aktardığı habere göre erkekler, 5 bin batın sonra neslen münkariz hale geleceklermiş. Astronomların "Eyvahlar olsun; iki milyar sene sonra güneşin enerjisi söyünecek, kabarıp büyüyecek ve dünyamızı peksimete çevirecek" cinsinden savurduğu kehanetlere benziyor. Bunlar ya dayak yememişler ya da sayı saymayı bilmiyorlar. Haber doğruysa beş bin nesil, takriben 15 bin sene eder ey azizem: 15 bin seneye kim öle kim kala?
Nevval Sevindi'nin geçen hafta Turkuaz'da yayınlanan ve erkeklerin bünyesindeki Y kromozomunun ufak ufak tüymeye başladığı yolundaki yazısını ben de okudum ve şöyle düşündüm; "Evet bu harika bir nükte ama Nevval Hanım o nükteyi jelatinleyip humour kabiliyetimizin izanına terk etmek yerine, ıslak peştemala sarılmış hamam nalını gibi kafamıza vurmayı tercih etmiş!"
Niye böyle oluyor? Niçin ekseriyetle hanım yazarlar bir şey yazacakları zaman başlığa ille de bir "kadın" lâfzı bağlamayı uygun görüyorlar? "Azgelişmişlik ve kadın..., Modernite ve kadın..., Turizm ve kadın..."
Doğrusu bu tutumun derinliklerinde, "çoğu okuyucunun kanaatine paralel şekilde" senkronizasyon tutturamamış Feminist bir heyecanın izlerinden gayrı ciddi bir nesne göremiyorum.
Biz erkekler, kadınlara göre 6 sene daha önceden ölüyormuşuz; Nevval Hanım bu istatistiği genetik yapımızdaki deformasyona hamlediyor; ben olsam "çile"yle izah ederdim. Çile... Bilumum erkek milletinin saniye sektirmeden "şaak" diye cevap vereceği, "Ne çilesi ve kimden dolayı?" sorusunun cevabını açık bırakıyorum; ârifler anlar, ya ârifeler?
12 erkekten biri renk körüymüş de kadınlarda bu oran % 1'e düşüyormuş; iyi ya, renkli rüyâlar efendim; ben kendi hesabıma siyah"beyaz film tutkunuyum çünkü "öğünmek gibi oluyor ama" biz erkeklerde renk körlüğüne mukabil "imagination" kabiliyeti daha yüksektir. Bitmedi, bizde suç oranı yüksekmiş; olabilir: Bunca cürme neyin sebeb olduğunu da söylüyor mu istatistikler?
Kezâ alkolizmin erkeklerde iki kat fazla görülmesi hangi sebebe hamledilmeli: Birilerinin bunca yıllık ömründe "içiyorsam sebebi var" şarkısını dinlememiş olması garip!
Kadınlardan üç kere daha fazla konuşma özürlüsüymüş erkek milleti; fırsat mı kalıyor hanımefendi? İyi konuşmak, düzgün nâtıka sahibi olmak egzersiz meselesidir. Lâyıkınca fırsat bulabilmiş olsaydık biz de lafazanlıkta, çaçaronlukta elbette cinsimize mahsus birtakım rekorlar edinebilirdik!
Bakıyorum da kelliğimiz bile suç sayılıyor; keyfe mâ"yeşâ dökülmüyor o saçlar; "neden saçların beyazlanmış arkadaş / sana da benim gibi çektiren mi var" şarkısının sözlerini bu araştırmayı yapan ordinaryüs profesöre ithaf ediyor ve diyorum ki:
Keliz ve yakışıklıyız, başka?
Almanya'daki 8 bin Hemofili hastasının tamamı erkekmiş ve bunların tedavisi topluma çok pahalıya mal oluyormuş. Bu istatistiğe cevap vermeyi gönlüm kaldırmıyor; geçiyoruz. Ee, sonra; sonrası şu; kadınlar vaktiyle erkeklerle eşitmiş lakin zamanla erkekler hakimiyeti ele geçirip vaziyeti kültür kodlarıyla sâbitleştirmişler; peki, hanımların bu konuda zaafiyet göstermesini neyle izah edeceğiz? Nevval Hanım bu noktada efsânelere sığınıyor; Yunan mitolojisi olmasaydı nereyi referans gösterebileceğini kimseler bilemez.
Ve neticeten diyor ki, "ey erkekler, 5 bin kuşaklık saltanatınız kaldı; ayağınızı denk alın, afra tafradan vazgeçin"; tamam, yazının sonunda bir espri esintisi var ama bu durum bana vaktiyle Reha Muhtar'ın otomobil enkazında sıkışmış adama sorduğu soruyu hatırlatıyor: "Acı var mı acı?"
Evet, acı var çünkü acıtıyor; her ne kadar işitme özürlüsü olsak da Nevval Hanım'ın şu an, "gerçekler acıdır çünkü" diye mırıldandığını işitir gibiyim. Ne gerçeği? Siz bana onbeş bin sene sonra doğruluğu sınanmak üzere analiz yapmak yetkisi verin bir kere; bakınız ben size başka ne türlü gerçekleri hikâye ediyorum?
Tamam, buraya kadar her şey gerçek sosuna bandırılmış latife niyetine sineye çekilebilir ama tepkilerden yakınmak da neyin nesi? "Etik değerler gazete kadar okuruna da lâzım" sözünden alındım ben. Takunyayı kafasına yiyen biziz, ne sağırlığımız kaldı, ne şaşılığımız ne de rekâketimiz. Birileri şöyle tatlı dilli bir otokritik yazısı kaleme alsa ne iyi olur diye düşünüyorum.
Erken ölüyor olabiliriz ama unutmayınız hamfendi:
Kahretsin; keliz ve bu hal bize çok yakışıyor!...