Hıh, "rekor"muş!..
Orta yaşlı, çelimsiz ama belli ki sırım gibi bir adam vardı ekranda; üstünde de "yakın döğüş" ustalarının giydiği cinsten bir kıyafet. Aralarına çıta konularak üst üste dizilmiş bilmem kaç tane dar kesimli mermer plakaya âniden dirseğiyle vurmasıyla alayını birden kütürdetmesi bir oldu. Ardından bir daha, bir daha. Meğer üstad rekor kırıyormuş. "Mermer kırmanın rekoru mu olur?" diye homurdandım içten içe. "Eğer çok lazımsa bir çekiçle vurur kırarsın; üstelik teker teker kırsan ne lazım gelir ve mermer kırmak ne işe yarar?"
Öyle ya, eğer iki üç tonluk bir kaya blokunu karate vuruşlarıyla ikişer santimlik düz plakalar halinde dilimleyebilirseniz bir iş yapmış olursunuz ama makinaların binbir emekle biçtiği taş plakaları kırmanın "iş" olduğunu kimse ileri süremez. Benim böyle "ters açı" yaklaşımlarım çoktur; meselâ halter sporunu hiç anlamam. Maksat ağırlık kaldırmaksa bir vinç veya fork"lift dedikleri âletten getirirsin; o da olmazsa caraskal kurar makarayla çekersin. İş budur! Haltercilerin kaldırdığı demirden ağırlıkları milyon kere kaldırıp indirmenin "halterci de dahil" kimseye bir faydası dokunmaz; halk arasında bu gibi lüzumsuz işleri adlandırmak için "avara kasnak" tâbiri kullanılır; tam da avara kasnaklık bir gösteri.
Güçlüysen git odun kır be adam, kömür taşı, çeşmeden su getir ki en azından cemiyet şu mârifetinden istifade etsin değil midir?
Kafayı rekor kırmakla bozanlara pek gülerim. Hiçbirinin cemiyete on paralık menfaati dokunmaz. Meselâ alınız, geri geri yürüyerek en uzun mesafeyi kat etme rekoru! Bana ne, sana ne, ona ne? Direğin tepesinde kımıldamadan en uzun süre kalma rekoru; zevkin direk tepesinde yalnızlık çekmekse senin bileceğin iş ama şu yaptığın işe saygı duymamı ve hayranlık göstermemi bekleme benden kardeşim.
Çocukken ırmak kenarında birbirimizle iddialaşır, "suyun altında en çok kim kalacak" yarışına girerdik. Şampiyonun ancak rahmetli olabileceği türden bir yarışma! Bütün rekor denemelerinde böyle bir anormallik vardır işte; hepsi de insan tabiatına meydan okuma hevesi taşır. Kimisi oturur dünyanın en küçük kitabını yazar; öyle ki ancak mikroskopla okunması mümkündür. İyi de nasıl okuyacağım ben bu kitabı? Bir başkası Anamur"Girne arasını veya Manş Denizi'ni yüzerek geçmeye kalkışır. Vapurlar ne güne duruyor be adam! Bir bilet parası iktisat edeceğim diye bunca zahmete ve mesarife değer mi? Cimri İskoç'un hesabına benziyor bu: Adam akşam eve gelmiş, dili bir karış dışarda; "hanım" demiş, "Bugün kaç lira kazandığımı biliyor musun?". "Yoo" demiş hanımı, "Nereden bileyim?" İskoç övünçle anlatmaya başlamış: "Öğle sularında bir taksinin peşine takıldım; o nereye giderse arkasından koştum. Taksimetre hesabına vurursan, ne kadar para kazandığımı anlarsın!"
Bazı spor dallarının da niçin yapıldığına hâlâ akıl erdirememişimdir: Koşuyu anladık, en azından yukardaki İskoç gibi boşu boşuna seğirtir mesafe alırsın ama yüksek atlama ne işe yarar? Sıradan bir insan, ömrü boyunca ortalama iki metre yükseklikteki bir engelden kaç defa atlamak ihtiyacı duyar ki? Aynı mantığı sırıkla atlama sporu için yürütebiliriz; siz hiç gündelik hayatta, "yeri gelir lâzım olur" terânesiyle öne çıkacak duvarları aşmak için elinde dört metrelik sırık taşıyan birisine rastladınız mı? Çekiç, gülle ve disk atmak gibi klasik olimpik sporların ne mânâsı vardır meselâ? Karpuz sergisinde karpuz atacak olsanız bu gibi sporların faydasını görebilirsiniz ama isteyen gitsin anket yapsın; yurdumun bütün karpuz atıcıları, bu gibi lüzumsuz sporlarla ömürlerinin bir dakikasını bile geçirmemişlerdir.
Yine haber bültenlerinden birinde gördüm; adamın tuzu kuru anlaşılan, karşıdan bakınca aklı başında, efendi kılıklı, mâkul birine benziyor ama diyor ki, "Ben ömrümü rekor kırmaya adadım. Şu kadar kırılmış rekorum var, sırada kırmayı düşündüğüm yeni rekor projelerim bekliyor. Elimi çabuk tutmalıyım çünkü hayatın tadı rekor kırmaktır benim için!"
Ceza kanunlarında "umumun ahlâkını fesada uğratmak" filan gibi bir suç vardır; tam da böyle garip tipleri etkisiz hale getirmek için düşünülmüş bir madde. Düşünün ki gençler bu adamın söylediklerini ciddiye alıp başlıyorlar kırılacak rekor aramaya. Akıl işi midir; kız babası olsanız, evladınızı böyle kafa tahtalarından çoğu kağşamış birine verir misiniz?
Diktatör olsam, bu gibi lüzumsuz spor dalları ve rekor denemeleri ile uğraşan herkese ağır vergiler salar ve sırtlarında, "ben bir seke seke yürüme rekortmeniyim; anormalliğim belli oluyor mu?" yazılı fanilalarla dolaşmaya mecbur bırakırdım. Gerekçelerimi sorarsanız kapı gibi: İnsan tabiatının saçma istikametlerde alabildiğine zorlanması "temel insan hakları" edebiyatına aykırıdır bir kere; gerisini sıralamamı beklemiyorsunuz herhalde!