Alkol ve bilim
Güneş tutulması herkesin dikkatini çekti; duyduğumuza göre bazı Karadenizli vatandaşlar eski bir geleneğe uyarak gökyüzüne silah sıkmışlar; daha eskiden ise teneke, davul çalınırmış.
Dinibütün olanlar, "Bütün tabiat hadiseleri, Rabb'imizi anmak ve yüceltmek için bir vesiledir" düşüncesiyle iki rekâtlık Küsûf (tutulma) namazı kıldılar, TRT naklen yayına geçerek tutulmayı Akdeniz kıyısından alıp Karadeniz sahiline kadar muhtelif illerden seyrettirdi ve bu arada yazarınızın yaşadığı şehri feci şekilde ihmâl etti. Yeri gelmişken TRT'yi kınayalım. Halbuki Sivas, tam güneş tutulmasının en iyi seyredildiği kuşak üzerinde bulunuyordu. Bu duruma yazarın hemşehrileri fena halde öfkelendiler, her zamanki gibi "memleketin sahibi yok ki kardeşim" diye yakındılar.
Siz o fıkrayı duymamış olamazsınız ama yeridir, hatırlatalım.
İstanbul'a göç etmiş Erzurumlu iki hanım, yolda karşılaşıyorlar, biri diğerine diyor ki,
-Bacıı duydun mu melmekete iki metre kar yağmış?
Öteki usanmış bir tavırla başını sallıyor,
-Yağar helbet, n'oolacak; sahapsız melmeket!
İnsanlar bir tuhaf doğrusu; güneş tutulmasını önemsiyoruz çünkü pek seyrek görülebilen bir hadise; ama astronomik bir harikuladelik olarak güneşin her gün doğu ufkundan yükselmesini kayda değer bulmuyoruz. Artık geceleri gökyüzüne bakmayı unutan bir topluluk olduk; güzelim samanyolunun (nâm-ı diğer "Kehkeşân"dır) emsalsiz manzarasını, o anda kestane fişeği gibi patlamış olsa bile bizim beş sene sonra haberdar olabileceğimiz kadar uzaklarda parlayan yıldızların cümbüşünü sadece çobanlar seyrediyor.
"Ne yani biz seyredemez miyiz?" diye sinirlenmeyiniz; iki sebepten ötürü buna imkân yok: Bir; şehir ışıkları, gökyüzü cisimlerinin görünmesini zorlaştırıyor, yani uyku-tüneği bırakıp balkondan sabaha kadar gökyüzünü seyretseniz bile işin tadına varmanız mümkün değil. İki; gökyüzü hakkındaki bilgimiz sıfır derecesindedir. İddia ediyorum, bir üniversite mezunu bile Çoban Yıldızı'nın yerini gösteremez, akşamları en erken doğan ve parlayan Venüs'ü tanımaz. Meselâ bu satırların yazarı lisede Astronomi diye bir ders okumuştur ve bilginin ona pratikte hiç hayrı dokunmamıştır.
Sadece gökyüzünde değil, her yerde, her an, öyle sıradışı ve harikulade tabiat olayları vukubuluyor ki güneş tutulması solda sıfır kalır. Misâl ağaçların tomurcuklanması, Meclis'te bir hatibin öngörülen sürede konuşmasını tamamlaması, Erman Toroğlu'nun Türkiye'de hâlâ televizyon starı olabilmesi, vesaire, vesaire...
Son harikulâde haber İngiltere'deki Jodrell Bank rasathanesinden geldi (haber asparagas koktuğu için araştırmacı yazar olarak hemen meseleyi inceledim; hakikaten böyle bir rasathane var, ancak benim araştırmacılığım haberin geri kalan kısmını doğrulamaya yetmez, herkes ayağını denk alsın!).
Efendim uzayın derinliklerinde 463 milyar km kadar uzakta dev bir alkol bulutu tesbit etmiş bu rasathanenin uzmanları. Diyorlar ki, bu alkol bulutu yıldızların nasıl oluştuğunu anlamaya yardımcı olabilirmiş.
Alkol ve yıldız arasında ne alâka olabilir ki; yıldızlar alkol kullanır ama her alkol kullanan yıldız olamaz (Bkz. Lise mantık dersleri). Sıradan bir insanın alkol yardımıyla yıldız olması için (tabii ki bir günlüğüne sadece) çakmak çaksan tutuşacak derece kafayı çekip otomobiliyle yola çıkması ve haber kameralarının ışığı altıda trafik kontrolü yapan bir ekibe yakalanması gerekiyor.
Ben bu gibi yıldızlara bayılıyorum; mutlaka sizin de çok hoşunuza gidiyordur. Haberciler, paşa paşa kabahatini kabullenip, "kesin cezamı, hakettim memur bey" diyenler ilişmiyorlar; onların uzmanlık alanı inkârcılar ve "sen benim kim olduğumu biliyor musun"cular.
Konuyu dağıtmayalım lütfen; Uzmanlara göre bu dev alkol bulutu çoğunluk itibarıyla metil-alkol, yani kısaca metanolden müteşekkilmiş. Yahu bu maddeyi bir yerlerden hatırlıyorum ben; hani şu kaçak içki imal eden sektör erbâbının rakıya kattığı madde değil mi bu? Evet, derhal araştırıyor ve buluyorum; doğru: Uzaydaki metanol bulutu ile bizim kaçakçıların rakıya katıp milleti çatır çatır öldürdüğü, sakatladığı madde aynı.
Şimdi mesele şu: Ben bilimden filan biraz anlarım; öyle tesadüf olmaz. Nitekim bakınız haberi veren gazete bile bu madde için, "alkollü içkilerde bulunan etanol'ün akrabası" diyor. Bu durumda alkolün, yara pansumanı ve kolonya imalatı dışında kullanılmasının mübah olduğu bir başka alanla daha karşılaşmış oluyoruz: Yıldız imâlâtı.
Bu durum şüphesiz, arada bir çilingir sofrası kurup "içelim güzelleşelim" fehvâsıyla felekten ritmik aralıklarla gün çalan Bekri Mustafa ahfâdını hayli memnun edecek ve nihai tahlilde, "uzaydaki alkol bulutunun menşeini aramak için astronom kardeşlerimiz beyhûde kendilerini helâk etmesinler; o alkol bulutu, bizlerin çakırkeyf halde iken âsumâne yolladığımız ahların kesifleşmiş şeklinden ibarettir" diye kozmogonik bir tahlilde bulunacaklardır. Hatta içlerinden bazıları, "alkol bulutunun içinde yaşıyoruz kardeşim; bir kadehcik parlatmanın neresi günâh" diye çamura yatmaya dahi kalkışacak ve alkollü araba kullanmanın suç olmaktan çıkarılmasını savunacaklardır.
Aha şuraya yazıyorum; bilimde fazla derinleşmenin hayır getirmeyeceği belliydi zaten.