Zihnî travma

Bu işin tadı artık iyice kaçmaya başladı; bizimkilerin Çin'i 3"0 yenmesi garip tepkilerin ortaya çıkmasına sebep oldu ve bu tepkilerin karakteri büyük ölçüde bizi tarif eden nitelikler taşıyor. Meselâ dünkü Milliyet'te Melih Aşık'ın köşesinde yayınlanan bir kısa notu aynen aktarıyorum: Televizyon muhabiri Diyarbakır'daki muhabire bağlanıp soruyor; "Orada da sevinildi mi?" "Evet evet sevinildi" diye yanıt veriyor muhabir, "Diyarbakır'da maçı izleyenler en büyük Türkiye diye bağırdı..."

Milli Takım'ın milli birlik ve beraberliğe bu katkısı bütün yurtta ayrı bir ferahlık yaratıyor. Taha Akyol ise yazısına şu paragrafla başladı: "Dünkü futbol zaferimiz, bütün illerimizde olduğu gibi Diyarbakır'da, Van'da bölgenin öteki illerinde de büyük sevinçle kutlandı."

Ne olmasını bekliyorduk ki?

Diğer taraftan Tuncay Özkan, "Duanın gücü, namazın kerameti ve milli takım" başlığıyla, muhtevasını pekâlâ tahmin edebileceğiniz iddiaları seslendiren bir yazıyla kaosa katkıda bulunuyor; yazının ara başlıklarından birisi aynen şöyle: "Tarikat hastalığı futbolda." Memleket sanki kabaca ikiye ayrılmış gibi: Şenol Güneş'i ne pahasına olsun sevenler ve destekleyenlerle, ne pahasına olsun köstekleyenler ve nefret edenler! Soğukkanlı bir bakışla gerçeği yakalamak için gri bölgeleri taramak kimsenin işine gelmiyor. Kaosa futbolcular da yardım ediyorlar; maçtan sonra sahada kenetlenerek "Kıskananlar çatlasın" diye gösteri yapmışlar ve basına beyanat vermemek için ortak karar almışlar. Şenol Güneş'e "Bu sizin kararınız mı?" diye sorulunca, "Bu tamamen futbolcuların aldığı bir karar" demiş ve ilave etmiş: "Biz sınıfı geçtik; kalanlar daha iyi çalışsın."

Kıskananlar çatlasınmış! Realiteyi bütün kuntluğu ile görmek yerine illüzyon âleminde yaşamayı tercih edenlerin değerlendirmesini dikkatinize sunuyorum. Milli Takım'ın galibiyetini kim kıskanır? Eminim ki İmralı'daki hücresinde Apo bile biz gol attıkça hop oturup hop kalkmıştır. Anlayalım artık, Apo'nun bile şu dâr"ı dünyada tutacağı bir başka takım, gönül koyacağı bir başka ülke yok. E peki, şu galibiyeti vesile ederek milleti vatanseverlik gösterisine davet etmenin mânâsı nedir, "zihnî travma"dan başka?

Brezilya maçından sonra "Şenol Güneş'e güvenmiyorum" diye yazdığım için özellikle Trabzon dolaylarından öfke"sitem karışımı tepkiler alıyorum. Bazı gazetelerde Güneş'in kravat deseni, elbise modeli bahane edilerek şahsiyetine hakarete varan suçlamalar yöneltilmiş de, ben niçin en azından "yerli" olduğu için teknik direktörümüze hakaret edenlerle aynı kampta yer alıyormuşum? Yukarıda belirtmeye çalıştım; bu işin tadı kaçtı ve fark edebildiğim her alâmet bana milletçe bir "zihnî travma" içinde bunaldığımızı gösteriyor. Borsa'nın galibiyet haberi üzerine yükselmeye başlaması bile sevindirmiyor insanı çünkü düşüşü ne kadar irreel sebeplere yaslanıyorsa, yükselişi de aynı ölçüde ekonomi dışı faktörlere bağlı.

Futboldan soğudum dersem yalan olmaz; gazetecinin kimi, "Diyarbakırlılar sevindi" diye haber yaparken bir başkası takım içinde "tarikat zombileri" bulmak derdinde, futbolcusu "kıskananlar çatlasın" diye vehim kumkuması içinde, teknik adamı sıradan bir takıma karşı almamız gereken en tabii sonucu aldığımız için kendisini ibrâ olunmuş hissederek "mağdur ama mağrur" rollerine soyunmuş; taraftar üşenmemiş, bulabildiği her gazeteci e"posta adresine "oh 3"0 yendik; çatlayın" makamında mektuplar yollamakta.

Vaktiyle "Türk'ün Türk'ten başka dostu yok" derlerdi, inanırdık; meğer Türk'ün Türk'ten başka düşmanı yokmuş, şimdi anlıyoruz. Şu karşılaştığımız kaos tablosu, Türkiye'nin niçin bir dünya ülkesi olamadığını niçin yıllardan beri çok kötü yönetildiğini, niçin dünya siyasetinin ikinci liginin alt sıralarından bir türlü kurtulamadığını çok iyi tasvir ediyor.

Bu takımın, bu teknik kadronun tenkide ihtiyacı yok mu; hepsi de bu işi profesyonelce yapıyor; içlerinden hiç kimse karısının bileziklerini bozdurup da memleket aşkına Kore'ye top oynamaya gitmiş değil ki her türlü tenkidden âzâde bulunsunlar?

Dünyanın sair bölgelerinde futbol, "birleştiren" bir tesir yapıyor; biz, futboldan bile fitne faktörü çıkarmak için ne lazımsa yapmaktayız. Bu kafayla ezkazâ dünya şampiyonu olursak memleketin ikiye bölünmesinden endişe ederim.


Kaynak (Arşiv)