Zihni düşkünlüğün devâsı nedir?

"AKP'nin Alevi açılımı, Alevileri asimile ederek bitirme söylemidir. AKP iktidarı, bu kez bünyesine kattığı devşirme Aleviler eliyle, Alevilerin inançsal, kültürel, siyasal değerlerinin çürütülmesi, aşındırılması yönünde sözde 'Alevi açılımı' adı altında sinsi bir asimilasyon planını ortaya koymuş bulunmaktadır.

Önümüzdeki sofra bir Hızır Paşa sofrasıdır."

Bu konuşmayı TV'den de dinledim. "Üzüldüm" kelimesi kifâyet etmiyor, üstelik mânâsı da yok; "korktum" demek lâzım. Ardından, "düşkün olursunuz" tehdidi! Laikliği, aydınlanmayı, çağdaşlaşmayı Aleviliğe mahsus bir dünya görüşü, bir hayat tarzı olarak sunanların, 21. yüzyılda kanaatlerinden ötürü bir başka Alevi'yi düşkün ilan etmesi ne kadar tutarlı ki?

Ne söylenir? Alevilik meselesi ateşteki kestane. Ne söylesek, "Sünnilerin Aleviliği tarifi yakışıksızdır" töhmeti altında değersizleşecek. Yanlışın kendine göre tehlikesiz bir tarafı var; doğrularla yanlışların bulamaç haline getirildiği zaman ve zeminlerde susmaktan evlâsı yok. Diyanet'te görevli 100 bine yakın (Sünnî) memuru tensîk edip bilcümle kadroları Aleviliğe tahsis ettiğinizi farz ediniz: Âkıbeti çözüm müdür, kaos mu? Müsbet menfî hiçbir yorumda bulunmaksızın hissimi şöyle ifade edebilirim: Allah Alevîlerimize yardım etsin; bugünün Türkiye'sinde Alevi olmak zor mesele!

*

Van bölgesinde elektrik dağıtımından sorumlu şirketin müdürü konuşuyor: Son iki ay içinde 25 bin civarında elektrikli ısıtıcı satılmış ve bu satışlarla birlikte kaçak elektrik tüketimi patlamış. Kalorifer ve soba ile ısınan vatandaşların bunları kullanmak yerine bu tarzdaki ısıtıcıları kullanarak elektriğe yüklendiklerini söyleyen yetkili, yaz aylarında 35 megavat elektrik kullanan bölgenin, aralık ayında 152 megavat çekmeye başladığını belirterek ilave ediyor: "Van tarihinde böyle bir şey görülmedi."

Vanlılar kızacak şimdi; "bir biz miyiz böyle vakaların göründüğü il; öteki yerlere de bir bakın" diyecekler. Haklılar ve haksızlar; 2006 yılında Türkiye'de kaçak elektriğin oranı % 18 idi ve bu miktarın takriben % 60'ını Doğu illerimiz aralarında paylaşıyorlardı (Yeni yılda yapılan elektrik zammının da bu civarlarda olması ne ilginç tesadüf değil mi?). Başka ilginç rakamlar da var: Enerji Bakanlığı'na göre kaçak elektriğin faturası 1,2 milyar YTL imiş. 27 milyon elektrik abonesinden 1,2 milyonunun kaçak elektrik kullandığı tespit edilmiş. Kaçak kullanıma yönelik 1,2 milyar YTL'lik fatura tahakkuk ettirilirken, sadece 395 milyonluk (yani üçte birlik) kısmı tahsil edilebilmiş (Baturalp Candemir, Referans, 15.11.2007). 2007'nin sonu itibariyle kaçak elektrik meselesinin heyet-i umumiyesi böyle görünüyor.

Milli piyango yılbaşında 25 milyon ikramiye veriyor diye bir ay dillerden düşmedi; 1,2 milyar YTL'nin içinde kaç 25 milyon bulunduğunu siz hesap ediniz. Elektrik kaçağını tespit ve sorumlularını cezalandırmak kâğıt üstünde dünyanın en kolay işi; meseleyi görmezden gelip açığı, total rakamlar üzerinden kapatmak daha da kolay olmalı.

*

Birbiriyle alâkası olmayan bu iki konunun birleştiği tek nokta şudur: Eğer bir problemin kaynağı zihni düşkünlük ve zaafiyete dayanıyorsa, en doğru yaklaşımlar ve mâkul çözümler bile kâr etmeyebilir. "Sular sıkıştırılamaz" derdi Demirel; zaman da öyle galiba!


Kaynak (Arşiv)