Zeus'un kuzenine ettiğini yılan hemcinsine reva görür mü?

Mitoloji, insanların tasvir yoluyla yönettiği ve hatta yarattığı bir dünyanın tarihi, bir nevi esâtir"i evvelidir; bütünüyle insanî bir tasavvur, beşeri bir inşâ; orada insanla Tanrı arasında belirgin bir hudud görülmez, sıradan birinin tanrılaştırıldığı da olur, tersi de.

Batı mitolojisi, Rönesans devirlerinde Avrupa'nın antik hâfızası oldu. Ahd"i Atik ve İnciller'den mürekkep Kitab"ı Mukaddes'in tasvir ettiği dinî mitoloji, daha az dinî ama daha çok "insânî" olanla değiştirildi. Şuradaki "insânî" kavramının altına bir balmumu yapıştıralım; bizim bildiğimiz mânâda değil, yani merhametle, anlayışla, hoşgörüyle ilgili bir bakış açısından bahsedilmiyor burada; tam aksine "ilâhî olmayan, ancak ve ancak ilâhî olmayanın yerini ikaame edebilecek tek yaratık olan insana mahsus olan" mânâsı vardır; insânî olan ilâhî değildir, dindışı bir alandır. Mitoloji, işte tam bu mânâda bilinmeyen tarihin insânî tasavvurudur.

Mitolojide Tanrı ve hatta Tanrılar vardır elbette; paradoks yok: Tanrılar varsa, Tanrı yoktur; Tanrı varsa, tanrılar yoktur (Lâ ilâhe illallah!). Mitoloji bütün aktörlerini bir parça tanrılaştırır veya doğrudan tanrı yapar. Şu bizim Prometheus, Zeus'un kuzenidir meselâ. Şarka mahsus "akl"ı pirâne"miz, bir tanrının nasıl ve nereden kuzen peydahlayabileceğini kavrayamaz. Kitap diyor ki, bizatihi Prometheus dahi bir Titan'ın evladı idi. Peki, Titan ne ola? Titan oldur kim anlar, ilk tanrılar kuşağına mensub olub altı erkek kardeş idiler. Titanid nâm tesmiye olunan altı kızkardeşleri dahi vardı ve kitabın dediğine göre bunların birleşmesinden ikinci derecede mühim bir dizi tanrı daha meydana gelmiştir ki Prometheus dahi bunlardan biri idi.

Bu durumda meşhur "Titanic" sefinesinin, o az gelişmiş kolejli ağzıyla "Taytanik" gemisinin nasıl olup da ilk seferinde garîk"i bahr"i Atlantik olduğunu tafsile hâcet var mıdır acaba?

Mitoloji böyledir; insanın nerede bittiğini, tanrının nerede başladığını kavrayamazsınız; çok tanrılılığın aslında tanrısızlığa ircâ olunmasının sebebi bu olsa gerektir. İslâmca tâbirle şirk, teolojiye (ilahiyat)a dair bir saha değildir, teolojiden hayli uzak ama tanrıtanımazlıkla fevkalâde derin ve hassas münasebetler peyda etmiş bir kategoridir.

Lâf Prometheus'den açıldı ya, konuya devam ediyoruz: Prometheus (Promete diyelim gitsin bundan sonra) genel kabul gören rivayete göre insanlığın velinimetidir ve bu işi emmiuşağı Zeus'u aldatmak suretiyle yapmıştı. Hadise şöyle oldu: Bir kurban töreni esnasında Promete kestiği sığırı iki parçaya ayırdı. Hayvanın derisini yüzdükten sonra içine işkembeye sarılmış lop etleri ve sakatat diye tabir ettiğimiz iç organlarını koydu ve bunların tamamını deri ile örttü. İkinci hisse olarak ise eti sıyrılmış kemikleri içyağına sarmak suretiyle ikinci pay haline getirip amcaoğlu veya halaoğlu mevkiindeki Zeus'a, "hisseni beğen ve al, kalan parçayı ise insanlara vereceğim" dedi. Zeus ise dış görünüşe bakarak "en leziz lop etler içyağının derûnunda olsa gerektir" fehmiyle içyağına sarılmış hisseyi seçti. Ne var ki hissesini açıp da etinden sıyrılmış bir sürü kemik parçası görünce dayıoğlu Promete'ye ve onun haybeden avukatlığını yaptığı ölümlü insanlara fena halde kinlendi. Ölümlüleri cezalandırmak için bir daha onlara ateş göndermemeye karar verdi; Promete bunun üzerine güneşin tekerleğinden ateşin tohumlarını çalarak bunu şeytantersi ağacının gövdesi içine sakladı ve yeryüzüne indirdi. Hadisenin başka versiyonları da var; mitolojide kaide budur; rivayet muhteliftir ve bu yüzden her şey, her şeye karine diye yorumlanabilir. Bunlardan ciddiye alınmaya en lâyık olanı, Promete'nin tanrı katından "ilâhi bilgi"yi çalarak insanlığa hediye ettiği ve insanın tanrılaşmasına yol açtığı rivâyetidir.

Bilâhire ne olmuş? Zeus kızmış tabii Promete'ye ve ona ceza vermiş (ne benzerlik; inanamıyorum!); onu zincirlerle Kafkas dağlarına bağlamış ve bir kartalı ona musallat ederek kartala her gün Promete'nin ciğerlerini yemesini emretmiş. Ertesi gün Promete'nin ciğerleri yeniden çıkıyormuş. Neticede Herkül (yani Herakles) bu kartalı okla vurmuş. Zeus bu işe bozulmuş fakat Herkül'ün karizmasını çizmemek için duruma ses çıkarmamış. E peki Zeus'un yemini ne olacak? Derhal bir hile"i şer'iyye bulunmuş: Promete o günden sonra bileğinden birkaç zincirin ucuna bağlı bir taş parçasıyla gezmeye başlayınca (ilk anahtarlık veya maskotun bile mitolojide yeri var, uyanık olunuz) mesele çözülmüş. Bu arada Herkül'ün okla vurduğu Kartal (Kentauros Kheiron) çektiği acıdan kurtulmak için ölmek istiyor fakat bizzat ölümsüz olduğu için ölemiyormuş. Zeus derhal devreye girerek Kartal'ın ölümsüzlüğünü Promete'ye devrederek ölmesine müsaade etmiş. Promete de böylece ölümsüzlüğe kavuşmuş.

24 kısım tekmili birden hazin, fecî, mudhik bir insaniyet hikâyesi; bizimle ne ilgisi var?

İlgisi yok; işin püf noktası da burası zaten.


Kaynak (Arşiv)