Zaytung, ‘dürüst, tarafsız ve ahlâksız’ peki ya öteki gazeteler?
Zaytung adını daha önce duymamış olamazsınız. Almanca “Zeitung”, yani gazete kelimesinin Türkçe telâffuzu. Bizde genellikle gazete adının hemen altında yayının temel prensiplerini açıklayan birkaç kelime bulunur, Zaytung’inki şöyle: “Dürüst, tarafsız, ahlâksız haber”
“Niçin ahlâksız kelimesi seçilmiş?” diye sorabilirsiniz; Zaytung’un varlık sebebini bu küçük espriden öğreniyoruz. Zaytung, dürüst, tarafsız ama tırnak içinde ahlâksız bir gazete çünkü verdiği haberlerin gerçekle ilgisi yok. (Zaytung.com) adresi üzerinden yayınlanan Zaytung sitesi, başta toplumsal alışkanlıklarımız, yaygın tepkilerimiz, davranışlarımız, gazetelerimiz, futbolumuz, siyasetimiz olmak üzere hak eden herkesle tatlı tatlı dalgasını geçiyor ve tersinden hareketle nasıl olması gerektiğine dair ince bir mesaj yolluyor okuyucularına.
Geçenlerde gazeteye uğradığımda birikmiş postalar arasından Zaytung’un 2012 yılı almanağı çıkınca çok sevindim. Yıl boyunca yapılan haber-şakalardan seçmelerin verildiği almanağı, ironiden haz eden herkese tavsiye ederim (April Yayıncılık, 144 sayfa, İstanbul, 2013, 20 TL)
Birkaç örnek vermezsek tadı çıkmayacak; öyle yapalım ve internet sitesindeki bazı haberlerin sadece başlıklarını vererek, aslında hangi ağacın çürük meyvelerini taşladığını görelim:
*
(Dış politikamız hakkında)
Protesto gösterileri nedeniyle zor günler geçiren Tunus hükümetine bir darbe de Türk Dışişleri’nden geldi: “Tunus hükümetinin yanındayız...”
*
(Üniversite sınavları ve seçme sistemi hakkında)
Üniversite sınavındaki 3. senesinde Eğirdir Dağ Komando Okulu’nu kazandığını öğrenen Alper Enverli’de (20) buruk sevinç.
*
(Her vilayetin ille de bir şeyiyle meşhur olması gerektiği inancı hakkında)
Kültür ve Turizm Bakanlığı, henüz herhangi bir şeyi ile meşhur olamayan Bilecik’e 1 ay süre verdi.
*
(Gezi olaylarında hükümetin tavrı hakkında)
Gezi Parkı olayları nedeniyle hükümet tarafından suçlanmayan tek ülke olan Myanmar’da halkın öfkesi sokaklara taştı.
*
(Antikapitalist Müslümanlık modası hakkında)
Bayram harçlığı vermemekte direnen binlerce vatandaş, Anti Kapitalist Müslümanlar safına katılmaya devam ediyor.
*
(Mobese kameralarının tam da gerektiği anda bir işe yaramaması hakkında)
Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Mobeseler ile ilgili yapılan eleştirilere yanıt geldi: “Biz onları zaten komik kaza çeksin diye koyduk...”
*
(Başbakan’ın gündem belirlemek ve medyaya konu vermek konusundaki titizliği hakkında)
Açıklamaları eskisi kadar gündemi meşgul etmeyen Başbakan Erdoğan, kamuoyunu sert bir dille uyardı: “Şşşt arka sıra! Kime diyorum evladım ben.’”
*
(Hükümetin gerektiğinde torba yasa çıkararak, ancak bir hafta sonra haberdar olduğumuz konuları düzenleme alışkanlığı hakkında)
TBMM’den gece yarısı geçirilen torba yasayla, CHP, MHP ve BDP’nin de AKP’ye devredildiği ortaya çıktı.
*
Birkaç örnek de Zaytung Almanağı’ndan; esprilerin hangi olguya taş attığını artık siz kestireceksiniz:
Meşhur sokak pilavcısı Mehmet Usta lezzet sırrını açıkladı: “Pilav normal, bence siz geri zekâlısınız!”
Türkiye’yi ekran başına kilitleyen “Kim öle kim kala” Evinde yaşlıların hayatta kalma mücadelesi nefes kesiyor.
Güneşli havayı fırsat bilerek park ve sahillere akın eden İstanbullular, ortalama 6 saati trafikte geçirmenin tadını doyasıya çıkardılar.
Mahsun Kırmızıgül’den yeni rekor denemesi: 120 dakikalık filmde alt metinler hariç 400 sosyal mesaj…
“Hangi şehrin soğuğu daha pis?” panelinde yumruklar konuştu.
*
Kısacası efendim, Zaytung gazetesi, bizim hallerimizi yazıyor, gayet tatlı bir tarzda dalgasını geçiyor. Bizde gazetecilik öyle bir tarzda yapılıyor ki, bazen hangisi Zaytung, hangi ciddi gazete ayırmakta güçlük çekiyoruz.
Nice yıllara Zaytung, “Ne gülüyorsun, bu anlattığım senin hikâyen” esprisiyle yüzümüze ayna tuttuğu için. [email protected]
MEKÂN VE İNSANIYLA SİVAS
Osmanlıların, yaşadıkları dünyanın standartlarını aşan kalitede bir kayıt düzenine sahip oldukları şeklinde bir efsâne vardır; bu efsânenin haklı tarafları var elbette, fakat anakronik bir gözle bakıldığında bu kayıt sisteminin büyük boşluklar bıraktığı da fark edilebilir. Şöyle izah edelim: Günümüzde modern devletlerin tuttuğu kayıtların bir benzerini Osmanlı arşivinde görmek isteyenler hayal kırıklığına kapılacaklardır çünkü Osmanlılar, muasırı her kamu düzeni gibi sadece devlet faaliyetleri için önemli gördükleri alanlarda kayıt tutmak eğilimde idiler. Basit bir örnek verelim: Vergi toplamak, ticari hayatın tanzimi, Mezopotamya'da varlığı bilinen ilk şehir devletlerinden biri her devletin vazgeçilmez ihtiyacı idi; o yüzden vergi toplamaya esas tutulacak bilgi kütükleri, özellikle vergi mükelleflerinin kayıtlarını tutmak daima önem taşımıştır. Bununla beraber kadınların, çocukların veya vergi mükellefiyeti olmayacak derecede güçsüz kimselerin kaydı bilerek ihmâl ediliyordu.
Anasından doğan herkesin nüfus kütüğüne kaydedilmesi modern zamanlarla başladı, çünkü modern devlet, tebaası hakkında ayrıntılı bilgi biriktirmek ihtiyacındadır. Yeri gelmişken belirteyim, bu konu hakkında en doyurucu kaynak, Prof. Dr. Kemal Karpat'ın “Osmanlı Nüfusu -1830-1914) tarihli eseridir.
Bu girizgâhın bir sebebi var: Ecdadımızın kayıt tutma alışkanlığı ne kadar hayranlık uyandırsa da, resmî kayıtlara dayanarak atalarının kimler olduğunu ve nereye kadar uzandığını öğrenmek isteyenlerin eli çoğu zaman böğründe kalır, zira bizde nüfusun kayda geçirilmesi, 1831 tarihinde (ki hayli geç bir tarihtir bu) mümkün oldu; bu yüzden neseb bilgilerimiz genellikle dört kuşak, başka bir ifade ile dedelerimizin dedesinden öteye geçmez. Kaldı ki Osmanlı nüfus kayıtlarına dayanarak bu araştırmayı yapmak imkânı da herkes için mümkün olmuyor.
Sivaslılar için şimdi böyle bir imkân var artık. Eseriyle memleketin yüzünü ağartan hemşehrim değerli arşivci ve tarihçi Salih Şahin, yıllarca emek sarf ettikten sonra, “Mekân ve İnsanıyla Sivas*” adlı “muhalled” yani uzun ömürlü bir eser kaleme aldı. Sivas Belediye Başkanı Doğan Ürgüp'ün katkısıyla çok güzel ve itinalı bir baskı ile yayımlanan eser, 1834'de yapılan ‘nüfus tahrir defteri'nin yeni harflere aktarılmış şekli. 1831'deki ilk tahrir çalışmalarının İstanbul yönetimi tarafından beğenilmemesi üzerine bu defa daha ciddi bir tarzda tekrarlanan bu tesbit çalışmasını gün yüzüne çıkaran Salih Şahin'e ve basımını sağlayan Sivas Belediyesi'ne şükran borçluyuz. Hakikaten evlâdiyelik ve her dönemde araştırmacıların başvuracağı bir kaynağa kavuşmuş olduk. Keşke bu çalışmanın benzeri, bütün vilayetlerimiz için yapılabilse ve takib edebildiğimiz kadarıyla en eski dedelerimizin izlerine rastlayabilsek.
Merak edersiniz diye kaydediyorum; ceddimden resmî kayıtlara geçmiş ilk kişinin izini Zilkâr Mahallesi'nde buldum bu tahrirde.
Bu eser ayrıca, Sivas'ta mahallelerin tarihi ve dönüşümü açısından da birinci elden çok değerli bilgiler ihtiva ediyor.