Yok devenin nalı!
Yaşayan görür demişler; yaşayan görüyor; Türkiye'de "cami cemaati" denilen kitlenin siyasette ciddi bir faktör teşkil ettiğini, hatta kaale alındığını da gördük bugünlerde.
Laikçi çevrelerin teyakkuza geçmesine gerek yok; kaale alınması, cami cemaatinin belirleyiciliğini göstermiyor; sadece şu mealde bir mırıldanma, bir serzeniş: "Bugün yaşananlar 57. Hükümet döneminde olsaydı, cami cemaati her cuma sonrası 'kahrolsun ABD' diye gösteri yapardı. Nerede bu cemaat?" diye vıdıvıdı yapılıyor. Sorunun cevabı, sahibinden menkul: "AKP iktidar olduğu için cami cemaati sesini kesti, sesini çıkarmıyor."
Vay be! Vay canına sayın seyirciler! İsteyenler burada, "Yok devenin nalı" şeklinde de tepkilerini belirtebilirler! Bu memlekette cami cemaati meğer bir "keyfiyet" teşkil ediyormuş da haberimiz yokmuş!.. Eğer bu "analiz"i ciddiye almak gerekirse biz hepten gaflet içindeyiz demektir; demek ki yıllardır başka bir toplumun içinde yaşıyor, başka insanların davranışlarını gözlemliyoruz.
Açık konuşalım mı: AKP Grubu'nun Meclis'te Irak savaşıyla ilgili hükümet tezkeresine nasıl tepki verdiği veya vereceği bu noktada beni hiç ilgilendirmiyor ama kurulan tezgâhı açıkça görebiliyorum: ABD aleyhine karar verirlerse bu, "Zaten bunlar İslâmcıdır, Amerika'yı sevmezler; cami cemaati bu işte baskın çıktı" yorumunu yapacaklar. Karar lehte çıkarsa, "zaten Amerika'dan icazet alarak iktidar oldular; şimdi de kefaret ödüyorlar" denilecek ve cami cemaatinin AKP tarafından pasifleştirildiğinden dem vurulacak.
Bunlar yorum değil, bunlar en ucuzundan dedikodu, en bayağısından fitne"fesat senaryosu. İsteyen dilediği yorumu ciddiye alır; ben işin iktidarla ve Meclis grubuyla ilgili tarafıyla ilgilenmiyorum; benim ilgilendiğim, daha doğrusu hayretten dehşete kapıldığım şey Türkiye'de cami cemaatinin hâlâ "siyasi bir kuvve" teşkil ettiğine ciddiyetle inananların varlığıdır.
Bu garip lâfları yuvarlayanların "cami cemaati"nin ahvâlinden ne kadar haberdar olduğunu bilemem; bizde "sosyolog" milleti, aydın takımı, gazeteci milleti vb. caminin derûnundan pek haberdar değildir. Çok çok malzeme itibariyle ilâhiyat fakültelerinde yaptırılan ankete dayalı tez verilerine erişebilirler, daha fazlasına değil. Kaldı ki, "derûnî alâka" dediğimiz şeye alan araştırması okumakla da erişilmez, daha fazlası lâzımdır. Ezcümle cami cemaatinin derûnu hakkında kanaat sahibi olmayanların bu konuda lâf salatası yapmaya kalkışması gülünç oluyor. Bunlar sanıyorlar ki cami cemaati denilen şey, Cuma namazından sonra Beyazıt Camii avlusunda gösteri yapan "örgütlü" topluluktan veya Hizbullah operasyonlarında ele geçirilen heyetten ibarettir. Sahi öyle midir? Türkiye'nin on binlerce camisinde günde beş kere bir araya gelen insanların ne düşündüğünü, ne konuştuğunu, neyi nasıl algıladığını, kim, nereden bilecektir? Yapılan şey, üstünkörü kestirmeler ve "zenciler siyahtır, Akdenizliler sıcakkanlı olur" cinsinden bir genellemeden ibaret. Yanlış! Cami cemaati hakkında yapılacak her genelleme veya davranış tahmini, argo tâbirle "sallama" olmaktan öteye gitmez çünkü cami cemaati varlığı hissedilen ve bilinen, ancak derûnu merak edilmeyen bir kavramdır bizde. Dolayısıyla, "Nerede bu cemaat; ABD'yi niçin protesto etmiyor?" kabilinden lâfların ciddi alınır tarafı yoktur.
ABD'yi kınasa ne olacak, desteklese ne olur? Hiç! Ağızsız"dilsiz, sindirilmiş, budanmış, bastırılmış ve pasifize edilmiş bir topluluk; ne yapsa kabahat, ne yapmasa kusurdur ve onlarca yıllardan beri devlet politikaları, cami cemaatinin askerlik hatıraları, mahalle dedikoduları, geçim derdi ve caminin bitip tükenmek bilmeyen tamirat borçlarından başka şey konuşmaması üzerine bina edilmemiş midir? Cami cemaatini geçiniz beyler; artık camide siyaset yapılmıyor (ne zaman yapılmıştı ki sahi?), yapılamaz da; siyasetin nerelerde ve nasıl yapıldığı, nerelerden destek bulduğu sır mıdır ki âşikâr olunsun?
Gelelim Amerikan taleplerinin reddi meselesine: "57. Hükümet iktidarda olsaydı cami cemaati ABD'nin aleyhinde gösteri yapardı" diyenlerin apaçık yalan söylediğini keşfetmek için zeki olmaya bile gerek yok. IMF'ye, Dünya Bankası'na ve dolayısıyla ABD'ye bunca borç takan bir kamu idaresinin dış siyasette manevra sahası olmaz. Hamamın nâmusunu kurtarmak için birkaç jest gösterilir ve neticede iş olacağına varır. Halkın sadece savaşa değil ABD politikalarına da muhalif olduğu bir gerçek; ne var ki bu serinlik, numarası ne olursa olsun hiçbir hükümetin açıkça dillendiremeyeceği ve icrâya dönüştüremeyeceği bir politik karardır. Türkiye'de savaş lobisini halk desteklemiyor, Meclis çoğunluğunun desteklediğini de zannetmem; e, kim destekliyor peki? Cevabı mâlumdur, "bâlâda zımnen tahrir olunduğu üzredir".