Yine yenildik
Peygamber sevgimizle, ahlâkını giyinmemiz arasında denklik var mıdır?
Şahsî değil, Kur'an'da "Ey iman edenler" diye nitelenmiş topluluk bakımından soruyorum; arada bir fark var mı; varsa anlamı ne?
Fotoğraftaki pankartın bir kısmı okuyor, "Fedâke ebi ve ummî ya Resulallah", "Anam-babam sana fedâ olsun ey Allah'ın resûlü!". Bu sözü ilk duyduğumda sarsılmıştım, Türkçe'nin etrafına hâlelenmiş İslâm kültüründen kulak âşinâsı olmadığımız bir ferâgat ve kahramanlık nidâsıydı bu; sonra Sahabîlerin Resûl-i Ekrem'e nasıl bağlandıklarını anlatan şâhitlikler duyunca bu söz, zihnimde bal kıvamını buldu. Onun meclisinde bulunanlar "başlarına sanki bir kuş konmuş da uçacakmış gibi" sessiz ve hürmetkâr dururlarmış; bu teşbih insanı mest ediyor ve "Fedâke ebi ve ummî ya Resulallah"ın mânâ derinliğini anlatıyor.
Sadece Müslümanların değil, bütün dindarların en büyük dramı (ve imtihanı) dillerinde taşıdıkları güzel sözle, "olabildikleri şey" arasındaki mesâfed. Kâl ve hâl, söz ve eylem arasındaki aralık. Doğru sözü bulup tercih etmek kadar, o söze sâdık kalmak da önemli ve değerli.
Hucûrat Sûresi, 49. ayet: "Ey iman edenler, eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onu etraflıca araştırın. Yoksa cehâlet eseriyle bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz." Âyette dikkat çeken hususlar; ilki, "fâsık"tan gelen haber; haber kaynağının kirliliği, güvenilmezliği hakkında bir ön fikriniz var iken aynı kaynaktan gelen bir başka haberi değerlendirme şekli hakkında ikaz var. İkincisi, "Etraflıca araştırmak", tebeyyün ettirmek, belki de hakikat payı vardır çünkü; üçüncüsü câhillikle bir kavme kötülük edip pişmân olmak! Bu âyet, haberleşme teorilerinin omurgası.
"Mü'min, bir delikten iki defa sokulmaz" sözü Resûl-i Ekrem'in, "Mü'minin ferâsetinden sakının, çünkü o Allah'ın nûru ile bakar" sözü de öyle. Bir bilgiyi, bir haberi nasıl işlememiz gerektiğine dair müthiş ölçüler var bu hâdislerde. Bilgiyi işlemenin de, dinî, "Nebevî" bir tarzı var demek ki? Din sadece (siyaset, hükümet gibi) hayatın her faslını kapsamakla kalmıyor, bilgi işlemciliğini de tanzim ediyor; demek ki bilgi işlemek de dinî faaliyetin bir parçası imiş...
Öyleyse işleyelim şu haberi; İsrail asıllı (Yahudi demeye getiriyor), ABD vatandaşı yapımcı demiş ki, "Bu filmi kışkırtıcı bir siyasî tutum için yaptım; İslam kanserdir, Müslümanlar da yok edilmesi gereken böceklerdir. Bu film ile İslam'ın nefret içerikli bir din olduğunu göstereceğim." Haberi kaleme alan fâsık, herhalde "Müslümanlar eğitimsizdir, mesajı iyi anlamayabilirler" diye şu ibâreleri de ekliyor: "Bu film için 100 İsrailli bağışçıdan 5 milyon dolar aldım ve filmi İsrail için yaptım ve ayrıca Kur'an yakmaktan sâbıkalı rahip Terry Jonas'dan da destek aldım."
Bu haber, aynen bu şekliyle çarşamba günü, güvenilir diye geçinen bir haber kanalının sitesinde yayınlandı; az önce yine baktım, habere eklemeler yapılmış ama bu ibâreler hâlâ yerinde duruyor ve bar bar bağıran çok kaba kışkırtıcı muhtevası ile Müslüman zekâsına hakaret ediyor.
"E, ne duruyoruz? Alın roketatarları, protesto edelim küffârı" der miyiz demez miyiz? Birileri aynen böyle düşündü; roketatarla protesto yaptılar ve bu ucuz filim (kesinlikle milyon doları bulmamıştır mâliyeti, her haliyle ucuz çünkü), yapımcısının kışkırtıcı zekâsını doğruladı. İnsanların zihnindeki resim, boğulmuş ABD Büyükelçisi'nin perişan fotoğrafıdır. Öteki karede ise, "Anam babam sana fedâ olsun" pankartı taşıyan topluluğun öfkeli halleri. Adamların görmek istediği fotoğraf da bu zaten!
Birileri, ne zaman öyle gerekse Müslümanları galeyana getirecek bu formülü kullanıyorlar ve biz Müslümanlar, bağıra çağıra kırıp-dökerek mukaddesatımızı savunuyoruz güyâ...
Bir hüsn-i mukabele tarzı geliştirememişiz; "Beni kışkırtırsan ben de seni döverim"den ibaret bir vücut diline sahibiz. "Terbiyesizlik yaparsan maskara olursun, seni dövmeden de pişman edebilirim" üslûbundan çok uzağız.
Neticede filmi çeken kışkırtıcılar, biz onları lüzumundan fazla ciddiye aldığımız ve tahmin ettikleri tepkileri gösterdiğimiz için emellerine erişmiş oldular. Aferin bize...
Hatırlatma: Biricik mizah dergimiz Cafcaf'ın 52. sayısı çıktı. Alçakları gülerek cezalandırmak için destek olalım.