Yeni çağın anarşistleri: "Hacker"lar!

Bilgisayar programlarının 1 Ocak 2000 tarihini algılayamamaktan ötürü ortaya çıkması muhtemel problemlerin boyutu ürküntü verici. Henüz sekiz on sene önce günlük hayatımıza giren bilgisayar, daha şimdiden azı dişlerini göstermeye başladı. "Digital kıyamet" adı verilen bu riski önlemek için iki yıl önceden tedbirler alınmaya başlandığına göre bu hengameyi ucuz atlatabileceğimizi tahmin edebiliriz; ama bilgisayar ekranındaki sanal dünyada bundan sonra hangi bubi tuzaklarının yolumuzu keseceğini asla bilemeyeceğiz. Büyük sinema ustası Stanley Kubrick'in o meşhur filmindeki (Uzay 2001 miydi?) kabus bilgisayar, yarın başımıza nelerin gelebileceğini hatırlatmıştı aslında. Şahsi bilgisayarların ağ yoluyla birbirine bağlanması ve alış verişten yangın alarmına, güvenlik sistemlerinden nakit hareketlerine, haberleşmeden bilgi aktarılmasına kadar hatıra gelmeyecek binlerce hayati fonksiyonun bilgisayarlarla denetlenmesi, yeni bir çağın başlangıcını işaret ediyor. XX. yüzyıla damgasını vuran transistör teknolojisi, daha şimdiden kağnı ve çıkrık kadar fersudeleşti. Belli ki önümüzdeki yüzyılda daha az yorulacak, daha çok haberleşecek ve şüphesiz daha az mutlu olacağız. Teknoloji düşmanlığı yapmak niyetinde değilim; ama teknoloji hızlandıkça ve genişledikçe, çok bariz tarzda insana ait olması gereken alanları kapsıyor. Bilgisayarların şu anda sunduğu kısıtlı sanal gerçeklik imkanlarının, yarın hangi insani gerçeklikleri örtebileceğini kimse, belki Bill Gates bile tahmin edemez.

XIX. yüzyılda yükselen vahşi sanayi kapitalizmi, karşısında kendisini aynı hırçınlıkla eleştiren anarşizmi buldu ve anarşistler felsefeden bombaya, sivil protestolardan sabotaja kadar ellerine geçen her vasıta ile dünyanın yeni çehresine karşı çıktılar. Bilgisayar çağının anarşistleri ise "Hacker" diye adlandırılan çılgın yazılım (software) ustaları oldu; Hacker'lar bilgisayarların sanal alemini en güçlü ve en yumuşak noktasından tehdit ediyorlar. Yazdıkları muzır yazılımları, ağ sistemi yoluyla bir anda bütün bilgisayar sistemlerine ulaştırabiliyor, sıkı korunan bilgi şebekelerine, banka hesaplarına sızabiliyor ve bilgisayarların yaptığı her şeyi tersine çevirebiliyorlar. Bugünlerde Türkiye'de bile bilgisayarların "çenesini kilitleyen" Çernobil virüsü de Hacker'ların eseri. İtiraf etmeliyim ki, yaptıkları işin zararı günün birinde bana dokunsa bile Hacker'lara uzaktan uzağa sempati besliyorum; belki de bilgisayar ağlarının gereğinden fazla mantıklı, soğuk ve merhametsiz dünyası, Hacker'ların muzip haşarılıkları ve can yakıcı muziplikleri ile yumuşayıp beşerileşecek; belki de günün birinde büyük ihtimalle bir Hacker, insani mantık ve aklı taklid eden bir sun'i zeka yongası imal ederek bilgi dünyasına bambaşka bir istikamet vermeyi başarabilecek.

Bilgisayarlar dün sadece prestij aracıydı; bugün daktilo ve hesap makinelerinin yerini aldı, ticari hayata girdi; ama yarın sadece gündelik hayatı değil, bizi de yönetmeye başlayacak; daha şimdiden ışığı söyünmüş bir ölü gözüne benzeyen kararmış ekranıyla evlerimizde, bize rağmen bizi gözetlemeye, denetlemeye ve yönetmeye fırsat kollayan bir beşinci kol aparatı gibi pusuda bekliyor. Beş paralık telefon kablosu üzerinden bütün bilgisayarları bilgi otoyollarına çıkaran internet, bu gidişle televizyon yayıncılığını gölgede bırakacak yeni bir "medya" ejderhası halini alıyor; şimdilik bu alemde sadece tüketici sıfatıyla yer alıyoruz. Sanal gerçekliğin, bildiğimiz türden gerçekliğe dönüştüğü beyin odası kontrolümüz dışında.

Bilgisayar artık masum "atari" oyunları oynanan akıllı bir oyuncak görüntüsünden çıkarak gerçek kimliğine bürünüyor; koza çatlarken içinden ne tür bir kabusun çıkacağını kestiremeyişin tedirginliğini yaşıyoruz. "Bilgisayardan korunun" demenin manası yok; çare, çocukların yaptığı gibi, aleti açıp içine bakmakta.


Kaynak (Arşiv)