Yayın kurulu zabıtları

Sevgili arkadaşlar, Resmî gazetemizin bugünkü yayın toplantısını açıyorum. Haberiniz vardır; Başbakanlık mevzuatı geliştirme ve yayın genel müdürü büyüğümüz, âcilen gördüğü lüzum üzerine tatile çıktı.

Kendisine bendeniz vekâlet ediyorum ve recâ ederim, şiddetle aramızda kalsın. Gündemin ilk konusu YSK’dan gönderilen cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları. Bombayı kucağımıza bırakıp savuştular resmen! Normal şartlarda baskıyı durdurup mükerrer sayı ile bu mazbatayı hemen basmamız gerekiyor fakat mâlum, yine milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulduğu günlerdeyiz. Yeni başkana şöyle on-oniki gün kadar avans vermek gerek. İyisi şöyle yapalım; mazbata yerine Elbistan Şeker Fabrikası Müdürlüğü’nün, “Şeker ambarı tahmil tahliye hizmetlerinin açık ihale usûlü ihâlesi hakkındaki çok âcil duyuruyu koyalım. İtiraz eden olmadığına göre, değerli şiirlerimden birini bir köşeciğe koyalım derim ben; bir ilk olur!

-Müdür bey, ben de öteden beri hep söylerim; Gazetemiz ruhsuz efendim, hareketsiz! Bizim gazeteyi mütayitlerle avukatlardan başka kimse okumuyor; bence okunurluğu artırmalıyız. Arkayı spor sayfası yapsak.... Tirajımız artar. Fal köşesi de olmalı. 3. sayfaya da cinayet, rezalet haberleri, araya bir mayolu kız fotoğrafı atarız. Ortam hareketlenir. Ayrıca hükümet icraatlarını tanıtan ekler yapmalıyız; nasıl olsa AA Başbakanlığa bağlı, ordan alırız. Bir de kampanya şart bence. 300 kupon getirene sahildeki kamu misafirhanelerinde 7 gün tatil!

-Hmm, kaydediyorum evet, yeni başbakana arz ederiz bu teklifleri; benim aklımdan da gazeteyi renklendirmek geçiyordu zaten. Birinci sayfaya yeni başkanımızın, ikinciye başbakanın resmini renkli basalım derim ben; her gün ama! Altına da “Bu halk size minnettardır; ey ulu önderimiz” cümlesini koyarız. Mevzuata ilişkin kanun tüzük vesaireyi yeşil, ilân kısmını da kırmızı basarız; nasıl ama?

-Fevkalâde bir fikir sayın âmirim. Bu arada kurum çalışanları olarak bir hicrânımızı dile getirmek isterim; efendim, iki günlük çocuklar bile gazeteciyim diye hava atıyorlar; biz tam 94 senedir bu gazeteye emek verdiğimiz halde gazeteciden, yazardan sayılmıyoruz. Bana çok dokunuyor efendim.

-N’aapalım azizim, mevzuat böyle...

-Ben de onu söylüyorum efendim. Yazarız iki satır mevzuat icabında; meselâ bir bakanlar kurulu kararı. Metin üslûbu ezberimizde nasıl olsa; deriz ki, Resmi Gazete mensupları, sair gazeteci takımının bütün haklarından yararlanır. Ayrıca yılda dört maaş ikramiye; iki ay izin, bastığımız ilan, tüzük, yönerge vs. başına prim!

-Olur mu yahu; sahtecilikten dâvâ açarlar hakkımızda; süründürürler!

-Amaan, beyefendinin düşündüğü şeye bak. İddiaya varım, kimsenin rûhu bile duymaz sevgili âmirim. Zaten herkes bizim gazetede kendisini ilgilendiren şeyleri takib ediyor; aradan sıyrılır çıkarız, nasıl?

-Fena fikir değil, yine de müdür bey izinden gelene kadar erteleyeyim bu konuyu. Ertelemek deyince arkadaşlar, YSK’dan gelen mazbatayı iyi yere sakladınız değil mi? Bir aceminin eline geçer, haberimiz olmadan baskıya verir; oyarlar hepimizi valla, aman ha!

-Hiç merak etmeyin müdürüm. Benim masadaki sümenin içinde gizli bir göz var, oraya sakladım. Üstüne de son on yılın Resmi Gazete koleksiyonlarını koydum. Şerlok Holms gelse bulamaz.

- Bu arada temelli kaybetmeyelim de; ayın 28’i hangi güne geliyor? Perşembe mi? Hah, o gün mazbatayı, “Şok, şok, şok” diye sürmanşetten görelim. Kenarına “Düşmanlar çatlasın, yiğidim geliyor” diye spot patlatırız! Bir gün önceden havuz TV’lerine 5’ saniyelik reklâm da verelim; matbaaya söyleyin 5 milyon basılsın perşembe gazetesi. Tarihî gün!

-Mazbatayı 90 gram kuşeye basalım efendim zemini pembe, etrafına kabartmalı altın yaldız çerçeve çekeriz. Çerçevede güller, papatyalar, bülbülller olsun; hani nikâh davetiyelerinde var ya...

-Aferin arkadaşlar, iyi çalıştık bugün; toplantıyı kapatıyorum!


Kaynak (Arşiv)