Yârenlik!

-Hocam, tadınız yok bakıyorum; hani geçerken şöyle bir uğramasam bugünkü yazınızı yetiştiremeyecektiniz neredeyse!

-Keh keh; çok komiksin ama neyi nasıl yazmak gerektiği konusunda tereddüt geçirdiğimi de saklamam senden. Tatsız günler yaşıyoruz. İnsanlar aşırı derecede alınganlaştı.

-Ha evet, onu soracaktım ben de; bazı yazarlar âşikâre taş atıyorlar size...

-Canları sağ olsun; bunlar tabii şeyler be Çekirge. Aslına bakarsan pek de haksız değiller; bu duruma biraz da ben sebebiyet verdim.

-Nasıl?

-Önceki gün, hükümet yanlısı matbuattaki arkadaşların durumuna üzüldüğümü ve onların yerinde olmak istemeyeceğimi filan yazmıştım. Belli ki o cümleye içerlemişler.

-A evet, benim de dikkatimi çekmişti o husus...

-Samimi bir fikirdi ama her cümle her ortamda herkese aynı şeyi ifade etmeyebiliyor; öyle bir lisan yok zaten; o yüzden sitem etmelerini normal görüyorum; işimizin bir parçası da bu ama...

-Ama?

-Birisi, eleştirisini ifade ederken, “Sen” sigasını tercih etmiş. Belki ona çok tabii bir hitap şekli gibi görünmüştür, belki o ayrıntıyı hiç düşünmemiştir bile. Bu nezaketsizlik, hatırlayacaksın, reklâm metinlerinde başladı ve hızla yayıldı: “Açlığını hisset, avantajdan faydalan, bu güzel evlerden biri de senin olabilir; hemen başvur” vesaire şeklinde teklifsizlik gibi görünen şeyler yazıyorlar reklâmlara. Bana laubalilik gibi görünüyor fakat bakıyorum benim gibi düşünen çıkmıyor pek; insanların çoğu fark etmiyor bile. Belki onlar da aralarında mesafe bulunması gereken insanlara yekten ve sellemehüsselâm, “Sen” diye hitap ediyorlardır. İnsan hiç tanımadığı muhataplara sen der mi yahu?

-Siz de alıngansınız hocam; ne bu şiddet bu celâl?

-Olabilir; herhalde bir yerde karşılaşsak bana sen diye seslenmez, sizli sigayı tercih ederdi. Belli ki kısa yoldan polemik moduna geçmek istiyor; teklifsizliğin sebebi olsa olsa budur.

-Girer misiniz polemiğe?

-Ne münasebet? Düşünmem bile lakin üslupta itinasızlık biraz yaralıyor insanı; polemiğe girmek aynı sigayla cevap vermek olur. Bunu düşünmem; ikincisi o cümleyi, kızdırmak için değil, hükümetten yana durmak uğruna nasıl mesleki sıkıntı çektikleri konusunda empati içinde bulunduğumu hissettirmek için yazmıştım. Cümle kötü oldu ama aynen böyle.

-İşleri zor diyorsunuz?

-Kolay mı yani; bunlar zihni donanım itibariyle üç aşağı beş yukarı aynı zeminde bulunduğumuz insanlar. Hangi meseleye nasıl tepki gösterdiğimiz bir noktada benzerlik gösterir. Beslendiğimiz kaynaklar, atıflarımız çoğu zaman aynıdır. Bunları söylerken koroya sonradan iştirak eden öteki mahallenin atak delikanlılarını kast etmiyorum; doğrusu pek kaale aldığım da yok. Aynı fırının ekmeklerinden bahsediyorum...

-Peki hocam, siz hiç inanmadığınız şeyler yazmak zorunda kalmadınız mı; bir de bu konuda empatiye davet etsem sizi?..

-Valla Çekirge yanlış yazdığım, eksik bıraktığım, hatta sonradan pişman olduğum şeyler yazmışımdır ama... A, bak şu kerataya, nasıl sual bu; insan hocasını böyle köşeye sıkıştırır mı; iki hafta ceza kestim sana!

-Yapma yok hocam, cezama razıyım ama cevabı da beklerim!

-Eh haklısın evladım; şu melâmet hırkasını giyip bir düşüneyim hele; hatırlarsam söylerim bir ara

-Hocaam!..


Kaynak (Arşiv)