"Vah canııım!"

Şakşuka şarkısıyla şöhret olan Tarık Mengüç, bir yılda 200'e yakın programa katılarak rekor kırdı; bak, bak, bak, birini bile seyretmemişim. Hayatı ıskalamak diye buna derler. Bu böyle gitmez artık, daha çok magazin seyretmeliyim; gazetelerin abur-cubur ilâvelerini de, üzerinde üzüm, peynir, ekmek yemek için bir okumadan bir kenara ayırmak yerine ilk okunacaklar arasına almalıyım en iyisi; hatta daha âlâsı, ilaveleri okuyup öğle sofrasını bizatihi gazetelerin üzerinde kurmak.

Buyrun; Hülya, Kaya'yı tek celsede boşadı. Eskiden böylelerine "hükümet gibi kadın" derlerdi. Kamuoyu bu meselede Hülya'yı tutuyor; hele boşanma ertesinde gazetecilere yaptığı o ferah-fahur açıklamalarla çok prim yaptı.

Âsâbını teskin etmek için hangi egzersizi tercih ediyor acaba?! Çaktırmadan ben de çok takdir ettim. Helâl olsun, kadın yıllardan beri kendi adına dergi yayınlıyor hâlâ batmadı.

Gazeteler Ata Türk'ün öldüğünü yazdılar. Adı Ata, soyadı Türk'müş. Annesi Kaynana Semra hanım, "Üzgün değilim, ben asker kızıyım. Bunca şehit varken benim de şehit vermem gerekiyordu" demiş. Şu haber üzerine bir yorum yapayım diyorum, aklıma bir şey gelmiyor. Mesleğin ustaları der ki, "bilgi yoksa yorum da yapılmaz". Ata'yı tanımıyorum, annesinin yüzünü hatırlar gibiyim, vaktiyle Türkiye'nin güzel insanlarını kırıp geçiren o caanım televizyon kavgalarını seyretmemişim. Şimdi kalkıp "yalancı şöhretin acı bedeli" muhtevalı bir analiz yapmak mümkün ama ne değeri var?

Halkımdan uzak düşmüşüm; nabzım onlarla atmamış yıllarca. Yarından tezi yok bir iki magazin dergisine abone olmam lâzım.

Gamze Hanım'ın başına gelenler sanki Mars'ta olup bitmiş gibi alâkasız kaldığımı fark ettim. Tamam ilgileneyim ama yine işin neresinden tutacağımı bilemiyorum. İlgilenen arkadaşların görüşlerini inceledim, yarısı oğlan tarafı, yarısı kız tarafı, kabahatlinin kim olduğu hususunda ortada netlik yok. Sadece ortalığa "vah canıım" demekle yetiniyorum; isteyen üzerine alınsın.

Botoks kadınlara yakışmıyormuş mesela; "niyçün niyçün" derseniz, Nükhet Duru yaptırmış, şimdi pişmanmış. Yahu botoks nedir diye etrafımda soracağım kimse yok. İnternet sağolsun, öğrendik. Yalnız bu mevzuyu incelediğim magazin sayfasında Nükhet'in bir resmi var, yanında 32 puntoyla nal gibi, "70 yaşında" yazıyor. Tamam o kadar cahil değiliz, Nükhet karşıdan bakılınca siz bilemediniz 30 gösteriyor ama aynı kuşaktan sayılırız, yani altmışa merdiven dayamışlar kuşağından. Keh keh keh...

Haa, meğerse başlık Sophia Loren'e aitmiş; sayfa sekreterinin Nükhet'e gıcığı var anlaşılan; eski numaradır, biliriz.

Başka neler var bakalım magazin sayfalarında; a, "Ben kafalardaki konforu bozuyorum" demiş Ahmet Hakan. Böyle mühim bir beyanatın 4. sayfa eteğinden verilmesi vahim bir editörlük skandalı bence. Haberin içindeki lilâ renkli kutuda ise (lilâ, açık eflâtun demekmiş, hızlı öğreniyorum) "Deniz Akkaya solculuğun anlamını bile bilmez" demiş. Hani Deniz Akkaya hanımı biraz tanısam "haklıdır, haksızdır" diyeceğim ama yok işte. Diyeceksiniz ki, "Peki Ahmet Hakan'ı tanıyor musun sanki?"

Bu iş hoşuma gitmeye başladı; bizim gazetenin magazin ilavesi olmaması ne fena! Bir ara Yeni Şafak refikimiz istisnâdan olmak üzere böyle bir sayfa yaptı, fena da durmadı hani. Sayfayı internette kibrit kutusu büyüklüğündeki jpeg resminden gördüm, pek bir şey anlaşılmıyordu ama olsun; yeniliklere açık olmak lâzım. Halkımız benimsiyor bu gibi şeyleri, tutuyor, takib ediyor, ilgileniyor, konuşuyor, bazı trendleri izlemek kaçırmamak gerek azizim...

Not: Metinden de anlaşılacağı üzere yazarınız birkaç hafta, yıllık kafa tatili ihtiyacı içindedir. Bu süre zarfında toparlanarak mûtadı üzre sıkıcı memleket meseleleri üzerinde durmaya devam edecektir nasipse. /ATA


Kaynak (Arşiv)