Uzaydan gelen esrarengiz ses

Gazetelerin internet nüshalarında haberlerin altına okuyucu yorumları için yer açılması, basın tarihimizde yepyeni bir ufuk açmış bulunuyor. Vakit buldukça okuyor, eğleniyor ve mutlaka dehşete kapılıyorum.

Geçenlerde bir gazete portalında, "flaş, flaş" başlığı altında, "CHP Genel Başkanı Baykal, şu anda çok önemli açıklamalar yapıyor; az sonra detaylarıyla size duyuracağız" anonsunu görüp meraklanarak tıkladım. Denildiği gibi haber henüz sayfaya konulmamış ama sıkı durun şimdi!..

Daha haberin ne olduğunu bile bilmeden yorumcunun biri sayfaya imzasını konduruvermişti bile; meâlen diyor ki Sayın Baykal'a, "bırak artık bu işleri; senden bir şey olmaz, vesaire vesaire..."

Yahu ne biliyorsun; adam belki istifasını duyuran basın toplantısı yapmaktadır; biraz bekle, oku, haberdar ol; ondan sonra saçmalarsın! Nasıl olsa internet, dileyenin ağzına geleni söyleyebildiği bir yer...

Hayır, yorumcu arkadaşımızın acelesi var; üstelik geleceği önceden görebilme kabiliyeti de olduğu için yorumu patlatıyor. Tahmin ediyorum ki internet ve basın tarihinde bu bir ilktir. Benim açımdan vaziyet şöyle görünüyor: Şimdiye kadar okuyucu yazarın ne idüğünü gayet iyi görüyor, biliyordu; okuyucu yorumlarına yer ayrılmasıyla şimdi yazarlar da okuyucunun ne idüğünü görebilmektedir; hem de ânında.

Haber editörleri bu gibi yorumları oturup ciddiyetle okuyarak değerlendiriyorlar mıdır, bilmiyorum; eğer böyle yapıyorlarsa neticede, "arkadaşlar biz kimiz ve neyle uğraşıyoruz" diye saçlarını yolduklarından eminim.

Size bir örnek vereceğim:

Bir gazetenin haberine göre ABD'li astronomlar, uzayda esrarengiz bir ses dalgası kaydetmişler; bu ses dalgası çok güçlüymüş ve böyle bir sinyalle ilk defa karşılaşılıyormuş. Radyo dalgasının çok kısa, fakat çok güçlü olduğunu, tahmini 3 milyar ışık yılı uzaklıktan geldiğini belirten Batı Virginia Üniversitesi astronomlarından Duncan Lorimer, "Bu dalga evrenin çok uzaklarından geliyor gibi. İki nötron yıldızın çarpışması ya da buharlaşan bir kara deliğin ölüm feryatları olabilir" demiş. Avustralya'da Parkes telekobu ile yapılan taramalarda birdenbire beliriveren ve sadece 5 milisaniye süren radyo dalgası tamamiyle yeni bir astronomik olayı temsil ediyormuş.

Haber böyle; şimdi haberin altındaki sıcağı sıcağına "profesyonel okuyucu" yorumlarına geçiyoruz.

İlk yorum şöyle: "Biz kendimizi tanımlamak için salak salak yollar arayalım adamlar uzayı arasınlar. Nasa olmasa uzayla ilgili hiçbir şey öğrenemeyeceğiz zaten." İkinci yorum yine Nasa'yı yüceltmekte: "İyi ki Nasa var". Üçüncü yorum fantastik: "Ne zaman uzayın gizemliliği tamamen çözülecek? Çözüldüğünde hayatta olmak isterim". Bu yorumcuya milyonlarca yıl ömür dileyerek ötekine geçiyoruz: Bu okuyucu belli ki biraz felsefe yalamış tiplerden; üstelik Deist takılıyor olması da kuvvetle muhtemel: "İnsanoğlunun yaşama nedeni varoluşun sırrını çözmektir. Cennete gitmek için sevap toplama, oyunun gerçek kuralları değil, yalnızca bir aldatmaca". Sonraki yorum, bu liberal yaklaşıma klasik bir cevap teşkil etmekte: "Uzay araştırmaları bu kainatın başıboş yaratılmadığını ve insanın bu evreni yaratıcının verdiği mesajları iyi analiz ederek bu gücün karşısında alnını secdeye götürmesi gerekiyor." Bir başkası ise meseleyi hemen Türkiye'nin aktüel siyaset sahnesine kaydırıvermekte gecikmiyor: "Üniversitelerimize önemli bir araştırma ve bilimsel bir açıklama görevi düşmektedir. Rektörlerden halk olarak bunu beklemekteyiz". Doğrusu bu, pek iyimser bir beklenti deyip ötekine geçiyoruz: "Dünya yaşlandı daha ne sesler duyacaksınız, sabırlı olun kıyâmet alâmetlerinin sonlarına yaklaştık." Neyse ki sıradaki bu karamsarlığı paylaşmıyor, "Bence uzaylılar bizimle dalga geçiyor" derken ötekisi, "Bu gezegenden, özellikle Türkiye'den, çıkan kötü enerjinin, belki de paralel evrenlerden yansıması! O dalgalar her an çevremizde bizi sarıyor, ancak antenler ilkel! Herkes tası kadar doldurur bu dünyada" buyurmakta...

Oh, al sana interaktif habercilik; harika!

Devam edelim, "emin olun uzaylılar gelse, bir gün dayanamaz kaçıp giderler" diye fikir yürütürken bir başkası ise konuya hemen Üçüncü Dünyacı bir yaklaşım sergileyerek ABD'yi göreve davet ediyor: "Gelsinler bakalım, Amerikalılar filmlerde olduğu gibi kurtaracak mı dünyayı? Öyle film çekmekle olmuyor."

Derken entel yorumcular dahil oluyor oyuna; anlayabilene aşkolsun: "Daha yolun başındayız. Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır, o olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir sujenin birbirilerine olan ilgisinden doğmuştur."

Nasıl ama?.. Devam edelim mi?.. Edelim; bakınız yorumcu milleti neticede lâfı nereye bağlamakta: "Biz ülke olarak nelerle uğraşıyoruz, başkaları nelerle uğraşıyor. Bir ülkede dine fazlasıyla önem verilir hep onunla ilgilenilirse o ülke geri kalmaya hatta yok olmaya mahkumdur. Herkes aklını başına alsın bu ilkel yönetimden kurtulma yollarını arasın". Siz, "yahu haber hangi konudan bahsetmekte, bu yorumcu nereden ses vermiş" diye düşünedururken sıradaki yorumcu, bu haberin borsa üzerine tesir yapmasından ürkmüş olmalı, "aman abi... millet istim üstünde duruyor zaten, bi de uzaydan ses mes deyip de milletin ödünü patlatmasınlar" diye pimpirikleniyor.

Fırsat bu fırsattır diye dalgasını geçenler de var: "Benim radyo test yayınımdır; radyo test yayınına başladım da. Biraz teknik aksaklık var. Malum ekonomi, parayı bastırıp son model aletler alamıyorum. Çok cızırtılı şu an." Nitekim öteki dalgacı "muz orta"ya iyi bir vole yapıştırıyor: "Bence uzayda yalnız değiliz. Bir an önce diğer türleri bulup kaynaşalım, onlara okey oynamayı öğretelim. Hatta uzay şampiyonlar ligi kuralım. Messi de onlardan olsun!"

En güzel yorum, elbette en sonuncusu; bana kalsa profesyonel okuyucu yorumları arasında Nobel'i o hak ediyor; diyor ki,

- Bence bilimsel bir ses dalgası!..


Kaynak (Arşiv)