Üstelik şişman!

Olacak iş değil, mümkün değil, inanılmaz, olabilemez! Türkiye'de şike olmaz; çünkü eşyanın tabiatına aykırıdır. Spor toplumu içinde futbol camiası, hassaten, neredeyse bir asırdan beri üstün ahlak kriterleri, centilmenlik ruhu, kanunlara ve evrensel hukuka bağlılığı ve yüksek karakter standardı ile gözümüzün nuru, ciğerimizin köşesi, herbir şeyimizdir.

Böyle bir güneş, nasıl balçıkla sıvanabilir ki?

Futbol kulüplerimiz şike konusunda o kadar hassas, o kadar alıngandır ki, sırf dedikodu olmasın diye kazanılan maçtan sonra alınan 3 puanı bile onlara kabul ettirmek için destani mücadeleler verilmiş ve neticede "bütün dünyada kazanan takıma 3 puan veriliyor; biz almazsak yanlış anlaşılırız, ayıp olur" mülahazasıyla bu uygulama kerhen kabul edilmiştir.

Nitekim bütün mahkeme kayıtları ortadadır; bugüne kadar Türkiye'de şike yaptığı gerekçesiyle hiçbir takım, yönetici veya futbolcu ceza almamıştır; çünkü ülkemizde şike gibi veya teşvik primi gibi ahlâksız bir teklifi yapacak veya yapılan teklifi kabul edecek kadar düşük bir ferd-i vahid tasavvur etmek bile imkânsızdır.

Öyle fakat, küçük, sevimsiz bir iddia ile karşı karşıya bulunduğumuz da pis bir gerçektir. Zaten çok kötü, bednam, dalavereci, şantajcı, yalancı, güvenilmez, şöhret düşkünü ve üstelik ticarette başarısız ve ailevi ilişkileri de pek matah sayılmayan bir müfteri ortaya çıkarak, bir asırdan beri namuskârlığı ve bükülmez karakteri ile dünyaya nam salan güzide futbol kulüplerimizden bir kısmına ve bazı futbolculara karşı şen'i, mel'un, menfur, asılsız ve insafsız bir çamur atmak gafletinde bulunmuştur.

Üstelik bu şahıs şişmandır.

Bu iddia, saygıdeğer futbol toplumunda derin bir inkisar, vahim bir sukut-ı hayâl, elîm bir teessüre yol açmıştır; yazıktır, ayıptır, günahtır.

Ne var ki denizin kıyısına oturup yemek kaşığı ile denizin sularını azaltmak nasıl mümkün değilse, -velev ki- Türkiye'de futbol camiasının bazı mensuplarına şike töhmetinde bulunmak da o kadar faydasız, câhilâne ve imkânsız bir mezbûhâne gayrettir.

Evet, cennet ülkemizde başka bir takım sektörlerde hırsızlık, cinayet, gasp, nitelikli ve niteliksiz dolandırıcılık, organize suç çetesi kurmak, nüfuz ticareti yapmak, kaçakçılık, bazı bürokratlarla işbirliği yaparak devlet malını ve arazisini talan etmek, banka kurup içini boşaltmak neviinden basit ve ufak-tefek olumsuzluklara rastlanmadığını söyleyemeyiz; böyle olaylar ne yazık ki seyrek de olsa görülüyor; ama şike?..

"Niçin olmasın, şike de diğerleri gibi ahlâksız, kanun dışı bir eylem; birini yapan ötekine de tevessül eder pekâlâ" tarzında bıdı-bıdı yapmayı zihninden geçirebilecekleri ciddiyetle ve unutulmaz bir Müslüm Gürses repliği ile uyarmak isteriz. Filmde kendisine birini öldürmesini teklif eden kötü adama Müslüm Ağabey şu unutulmaz cevabı vermişti:

-Bi dakka, bi dakka... Sen beni tanımamışsın; hırsızlık, cinayet tamam ama adam öldürmekte ben yokum arkadaş!

Siz bu repliği pekâlâ, "hırsızlık, cinayet tamam ama şike işinde ben yokum arkadaş" şeklinde de okuyabilirsiniz. Bu anlamlı örneği burada açıkça zikretmemin sebebi, bir kanunsuz ve menfur eylem tipi olarak "şike"nin, milli tabiat ve hasletlerimize ne kadar aykırı ve "olabilemez" olduğunu hatırlatmak maksadına müteveccihtir.

"Şike var" iddiasında bulunan bedhahlar, bu elîm iftirayı bizatihi isbat etmek zorundadırlar; edemeyen müfteridir, şişmandır. Nitekim şimdiye kadar bu gibi iddialar isbat edilememiş, hatta bu yüzden, ünlü bir Türk büyüğü tarafından sarf edilen, "Rüşvetin belgesi mi olur ulan" sözü Türk Kriminoloji literatürüne altın harflerle şeyedilmiştir.

Üstelik unutmayalım; şike iddiasını ortaya atan adam şişmandır.


Kaynak (Arşiv)