'Ulusumuzun en kötü çocuğu'ndan ilgililere, zehir-zıkkım bir sivil muhtıra
Sizlere sunacağım belge, bürokratik muhalefetin Meclis'teki muhaliflerle el ele vererek çıkardığı siyasi krizin, bazı vatandaşlarda nasıl yankılandığına dair dikkate değer bir örnektir.
Bu uzun belgenin tamamını yayınlamama imkân yok ama iktibas ettiğim kısımlar, başta muhalefet olmak üzere iktidarın ve bilumum devlet erkânının aklını başına toplaması için ilginç teklifler getiriyor. Dikkatle okumakta fayda var ve bana göre 367 şartını savunan pek çok mütalaadan daha iyi hukuk mantığına sahip.
*
Dört sayfalık "sivil muhtıra"nın başlığı şöyle: "Cumhuriyet ve Askeri Başsavcılığı kanalı ile Hukuksal Demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne"
Devletin adı ne zaman değişti diye şaşırmaca yok; vatandaş öyle uygun görmüş!
Muhtırada önce cumhurbaşkanına, bu işlerin nasıl olması gerektiği ince ince izah edildikten sonra basıyor fırçayı vatandaş (adı bende saklı). Diyor ki:
"Hem hukukçuyum, hem cumhurbaşkanıyım deyip yanlış anayasa ile demokratik olmayan bir partiyi seçime sokup % 29 oyla, yalandan seçim yasasıyla, 550 üyeli TBMM'de, 367 milletvekili çıkarttırıp, arkasından seçimi iptal ettirip, devletimizin bütünlüğüne, ulusal birliğine karşı gelerek ceza almış bir kişiyi, özel af ve özel seçimle başbakan yapıp, sonra da karşısına geçip, türban taktırmam diye kavga edip, takıyye yaparak bu takıyyecilere hükümet olabilme imkanı sağlayarak, devletimizin bütün yasal organlarına bu ...ları karıştırarak, sonra da Askeri Akademi'de veda konuşmasında "Millet anlamasın - oyun bozulmasın" diye devletimizin çok büyük irtica tehlikesi karşısında bulunduğunu söyleyerek kendi suçunuzu itiraf ediyorsunuz. 7 sene devletimizin cumhurbaşkanıydınız, bu tehlikeye karşı ne yaptınız? Yalandan anayasa, yalandan hükümetle ulusumuzu aldattınız veya aldatılmasına izin verdiniz."
Ardından hışımla dönüyor Anayasa Mahkemesi'ne: "Anayasamızın tamamının, bütününün, kendisini oluşturan 1. Yasa'sına karşı yapmış bulunduğum suçlamaya görevsizlik kararı almak hakkınız olabilir, ama bu suçlamayı Türk ulusunun yaşam ve ölüm hakkına sahip olan en büyük mahkemeye, TBMM'ye iletmek, karar altına aldırmak sizin vazifenizdir. Hukukta: Anayasanın üstünlüğünden önce anayasanın hukuksallığı (gerçek olup olmadığı) anayasadan önce gelir.
Türk ulusu adına yapmış bulunduğum bu suçlamanın doğruluğunda, 1961 yılından beri yapılan bütün demokratik seçimler yalan olduğu gibi, yapılacak olan seçimler de yalan olacağından, seçimlerden önce bu suçlamanın TBMM'de karar altına alınması gerekmektedir.
"Adalette acıma duygusuna yer yoktur!" ATATÜRK
Sözde değil, özde laik devlet: Dinciliğin - demokratik cumhuriyet: ırkçılığın ve dinciliğin - ölüm cezalı - Devlet Kuruluş ve Yönetim Sistemi Yasası'yla devlet yönetimine yasaklanması ile gerçekleşir. Bu sisteme, Ata'mızın deyişiyle Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'na ait Cumhuriyet sistemi denir. Hukuksal adı: Hukukta dünyada eşi benzeri olmayan Hukuksal Dünya Demokratik Sistem Yasası üstüne kurulmuş Hukuksal Demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir."
Sıra geliyor Yüksek Seçim Kurulu başkanlığı'na, ardından Genelkurmay'a...
"Ben bir Türk vatandaşı, hem de vukuat kurmay onbaşı. Nasıl olmuşsa olmuş, ordumuzun, 1. Amaç ve Kuruluş Vazifesi, Ordu Dahili Hizmet Kanunu'nda ordumuzun 35. vazifesi olmuş, Genelkurmay Başkanlığımız gerçek vazifesini ve şeklini şaşırmıştır. Devletimizin gerçek ölümcül düşmanı, bütün bu düşmanları bize kendi kendimize yarattıran düşman, Anayasa'mızın 1. yasasına gizlenmiş, saklanmaktadır.
Üstüne ant içerek devletimizi savunup korumaya çalıştığımız bugünkü anayasamıza ait Cumhuriyet, Ata'mızın bize, hepimize emanet etmiş olduğu cumhuriyet değildir. Hukuksal demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde Türk Ordusu'nun demokratik vazifesi: "Türk yurdu ve Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'na ait anayasa ile idare edilen cumhuriyeti vatanımızı ve devlet yönetim sistemimizi korumaktır!
Ordu ihtilâline gerek yok. Belki de ulusumuzun en kötü bir çocuğu olsam da gene de Türk ulusu adına yapılan bu vatan hainliği suçlamasını bir ordu muhturası ile TBMM'de karar altına aldırmanız bile yeter. Ya gerçek vazifenizi yapınız, ya da istifa ediniz."
Derken ne düşündü ise son günlerin popüler siması Erkan Mumcu'yu hatırlıyor vatandaş ve diyor ki: "Sayın Erkan Mumcu, mumunuzu yakınız, gözlüklerinizi takınız, meseleye iyi bakınız."
Sıra Başbakan'a geliyor; Başbakan'ı takiyyecilik yapmakla suçlayan vatandaşımız, ona da çok değerli öğütler ve tenkidler yöneltip, "Seçimler durdurulsun, gerçek için gerekirse kaos olsun; Kösler, davullar vurulsun! Yüce Divan - Divan-ı Harb'le birlikte kurulsun." dedikten sonra dilinin altındaki baklayı çıkarıyor nihayet: Yeni bir Anayasa! Şimdi bu anayasanın önemli maddelerini vatandaşın kaleminden okuyoruz:
"Gerçek hukuksal demokratik Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
Madde 1- Devlet kuruluş ve yönetim sistemi yasası: Egemenlik hiçbir ırka kayıtlanmadan, hiçbir dine şartlanmadan düşünce özgürlüğünündür. (Kayıtsız-Irksız) (Şartsız-Laik) (Milletindir-Sosyal) ATATÜRK. (...)
Madde 5- Bu yasaya karşı gelenler vatandaşlıktan çıkarılarak cezalandırılır. Eğer zanlı TBMM'de ise Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'nın ve Cumhurbaşkanlığı'nın yasal yetkisi ile zanlının dokunmazlığı kaldırılır, Yüce Divan'da yargılanır. Gerekirse cumhurbaşkanı TBMM'den güvenoyu ister.
5\. Maddeden sonra üşenip "gerisine zaten lüzum yok" diye anayasa yazarlığını bırakan vatandaşımız finali şöyle yapıyor:
"Sayın Yüce Divan - Divan-ı Harb, Padişah fermanı ile tarihte beni bir kere vurmuşlar, kafamı gövdemden koparıp İzmir dağlarına atmışlar. Bu sefer TBMM kararıyla devletimizi karşımda görmek istiyorum. Devletimize benden saygılarımı söyleyin. Türk demek, gerçek insan demektir. Türkü söylemek, gerçeği söylemektir. Türkümüz, gerçeğimiz Atatürk'tür. Türkiye devletinin Tanrısı demokrat, inancı insan hakları yasal eşitliği, ırkı da insanlıktır.
Biz doğrudan doğruya insanız ve insanlık milliyetçisiyiz. ATATÜRK
Türklüğü duman kaplamış, TBMM'ye yürüyeceğiz arkadaşlar!"
*
Mektubun altında Türk Tanıtım Birliği Başkanı diye bir unvan var; merak edip araştırdım, henüz kurulmamış olduğu zehabına vardım. Altındaki isim ve mektup bende mahfuzdur.
â¦
Muhtıranın muhatapları ayağını denk alsa iyi olacak gibime geliyor. Vatandaşın kafası fena bozulmuş; benden söylemesi!