Üç günlüğüne nasıl önemli adam oldum?

9 Temmuz Pazar tarihli Yeni Şafak gazetesinin politika sayfasına şöyle bir göz gezdirenler "vay canına" demekten kendilerini alamayarak şöyle düşünmüş olmalıdırlar: "Galiba bu defa merkez sağın vaziyeti iyice kötülemiş bulunuyor!"

Yeni Şafak okurları için pek şaşırtıcı (Yoksa "eğlendirici" mi demeliydik?) haber, bir sayfa sekreteri ihmâlkârlığının eseri. Başlık şöyle: "Sağda çok parçalı birlik", spot yazısında ise şunları okuyoruz: "İsmail Amasyalı, Hasan Korkmazcan ve Ahmet Alkan'ın başlattığı hareket partileşme kararı alırken, İlhan Kesici'nin de yeni bir parti için çalışmalara hız verdiği belirtiliyor. Bir iddiaya göre Demirel de Ergenekon'a parti kurma talimatı verdi". Bitmedi; özet başlığın hemen altında beş kişinin fotoğraflarından oluşan bir kolaj çalışması yer alıyor. Kolajdaki beş kişi sırayla şunlar: Süleyman Demirel, Hasan Korkmazcan, İlhan Kesici, İsmail Amasyalı ve tabii bendeniz! Yine bitmedi; kolaj resmin hemen altındaki demeç kutusunun başına kara zemin üzerine beyaz harflerle yazılmış bir başlık daha: "Arkadaşların samimiyetine güveniyorum!" Demeç aynen şöyle başlıyor: "Ahmet Alkan, 'Ben merkez sağı birleştirme iddiası ile yola çıkan arkadaşların samimi olduklarına inanıyorum vb." İnsaf buyurunuz, siz olsaydınız, "yahu ben ne imişim de haberim yokmuş" diye bir tuhaf havalara girmez miydiniz?

Meğer sayfa sekreteri arkadaşım, Konya eski milletvekili mimar Ahmet Alkan'ın resmi ile benim resmimi karıştırıvermiş. Resim de resim hani! Hani şu bazı pimpirikli okuyucularım beğenmeyerek, 'Biz sizi filan toplantıda konuşurken gördük, bayağı ihtiyarlamışsınız; sayfadaki resminiz ise kim bilir kaç yıl evvel aldırılmış olmalı. Haberiniz olsun, resminiz size ihanet ediyor, değiştirseniz iyi olur!" yollu takıldıkları resim. Tabii renkliden siyah"beyaza çekildiği için beş günlük sakal tıraşlı bir manzarası da var. Benim bir şeyden haberim yok; evvela Konya'dan bir ahbap telefonla arayarak "Hayrola Ahmet Bey, bu ne iş?" yollu istifsarda bulundu, ardından Zaman'dan arandım. Bir saat sonra arkadaşlar meseleyi öğrenince durup dururken ahbaplar arasında latife mevzuu olduk gitti. "Tabii canım, ne de olsa hafta sonları resmi tatil; ondan istifade ederek merkez sağı şöyle bir toparlayayım dedim." beyanıyla pişkinliğe vurup latifeleşmeye katıldımsa da, aradan bir haftaya yakın zaman geçmesine ramen ahbap takazalarından kurtulamadım: "Oo hoca, bize haber vermeden siyaset tezgahları açmışsınız; gazetelerden mi okumalıydık; şöyle bir çıtlatsa idiniz belki biz de yeni harekete katılırdık." diyen diyene. Gazete şu anda masamın üstünde duruyor; imdi onca mühim şahsiyetin arasında merhamet bekleyen yetim bir çocuk gibi boyun bükmüş halimle kolajdaki diğer şahsiyetler arasında hayli "ayrıksı" durduğumu daha iyi fark edebiliyorum; fakat zuhul eseri de olsa, bir anda memlekette yeni bir siyasî curcuna başlatacak hareketin önderleri arasında addedilmek de nefsi okşamıyor değil hani! Yeni Şafak'ın Genel Yayın Müdürü Mehmet Ocaktan Bey'le telefonda görüştük; zuhul bugüne kadar düzeltilmiş olmalı. Neticede "siyasî itibarım", geçen cumartesi günkü seviyesine, yani esasen hoşnut olduğum yere avdet etmiş olacak!

Siyasetin pratiği bizim nesle her nedense uzak kaldı; buna hayıflanıyor değilim. Zihninde nazarî doğrular gezindiren insanların siyaset hayatı genellikle hayal kırıklığı ile sonuçlandı ve bu netice siyasetin tabiatına uygun bir akıbettir. Zihnî yoğunluklu bir hayat yaşamak veya pratiğin kendine mahsus güçlü dilini öğrenerek bir başka vadide pratik düşünmek; durduğum yerden bu iki ihtimâl birbiriyle kolay kolay uzlaşmaz gibi görünüyor. Siyaseti asla küçümsememeli; kaliteli, doyurucu ve doğru bir zeminde siyaset yapmak, "pratik"ten de ötede bir sanattır. Bizim gibiler için parti disiplinine itaat etmek, grup kararlarına uymak, liderin karizmasını çizmemek için sözü dirhemle sarf etmek ise hayli güç "zenaat". Bir fikir sahibi olmak haysiyetini taşımakla birlikte bütün siyasî kuruluş ve fikirlere eşit mesafede bulunabilmek, gerektiğinde "bazen yutkunma pahasına" karaya kara, aka ak diyebilmek büyük nimet, büyük saadet. Siyaset, bu kulvarda başarılı olanları güçlü kılıyor; güçlü olmak için evvela bu tarzda güçlü olmayı talep etmek gerek. Kendimi ne zaman yokladıysam siyaset yoluyla güçlü olmak ihtirasımı evinde bulamadım; her defasında mektep kaçkını yaramaz gençler gibi gezmeye çıkmış oluyordu!

Hâsılı, bir arşiv karışıklığına kurban gitmiş olsam bile en azından bazı çevrelerin indinde çok kısa süre için önemli adam olmanın neye benzediğini hissettirmiş olduğu için, mâlum hatayı işleyen sayfa sekreterine teşekkür borçluyum; hissettim ve hoşuma gitmedi. Merkez sağı derleyip toparlayacaklara, bu işi hangi argümanlarla neye dayanarak başaracaklarını kestiremesem bile muvaffakiyetler diliyorum; ben bu hesapta yokum ve bu yokluğun, "Yok mu bizi derleyip toparlayacak?" diye melûl mahzun bekleyen (!) merkez sağdaki kararsız kitleler açısından asla bir mahzur teşkil etmeyeceğini bilmenin rehaveti içindeyim.

Yolunuz açık olsun "kolaj" arkadaşlarım; işiniz zor!


Kaynak (Arşiv)