Türkler 'millet' oldular mı?

"Değeri bilinerek işlense, yetişen nesillere havası teneffüs ettirilse, Çanakkale Savaşı bir kalabalığı millet yapar."; Mehmet Niyazi Özdemir Ağabeyimiz geçen haftaki yazısına bu cümleyle başlamıştı.

Bir kalabalığın millet haline gelmesi meselesini bugüne kadar lâyıkınca düşünmeden ve irdelemeden, olmuş-bitmiş bir vâkâ (veri) olarak kabuldeki aceleciliğin sonuçlarıyla yüz yüzeyiz bugün. Türkiye Cumhuriyeti, toplum ve devlet ilişkilerinin tanzimi açısından bir milli devlet (ulus devlet) olarak kuruldu. Bu tercih, kendiliğinden Misak-ı Millî hudutları içinde kalan insan unsurunun bir "millet" teşkil ettiği varsayımına dayanıyordu. O günden bu yana biz, kurucu irâdenin varsayımını realite kabul ederek "millî hisleniş ve millî hassasiyet" ile "millet olmak" arasında tefrikte bulunmadık. Mehmet Niyazi Bey'in tespitine bir noktada iştirak etmemek mümkün değildir: Müştereken yaşanmış bir tecrübe olarak tarihimiz bir milletin inşâsına yetecek derecede canlı ve zengin fakat Çanakkale gibi bir "melhame-i kübrâ"nın bile tek başına millet olma kimyâsına yetip yetmediği tartışılır.

Cumhuriyet'in kurucularının, Misâk-ı Millî dahilindeki insan unsurunu bir millet haline getirebilmek için samimi davrandığını kabul etmeliyiz: Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile desteklenmiş milli eğitim hamlesi, Soyadı Kanunu, laik devlet anlayışı doğrultusundaki inkılâplar, resmî tarih tezi ve yorumlanışındaki bütün yanlışlara rağmen dil tasfiyesi hareketleri bir millet inşâsını hedef alıyordu. Batı tarihindeki karşılığı itibariyle el'an bir millet teşkil edemeyişimizin temel sebebi, bazılarının zannettiği hilafına etnik problemler değil. Etnik renk paleti bizimkinden daha karmaşık ve problemli toplulukların bile zamanla millet haline gelebildiği âşikârdır. Bana göre bütün millet ve milliyetçilik tariflerini Türkiye için yetersiz bırakan esas sebep, laik devlet anlayışının kamu otoritesi tarafından hayli naiv ve kaba bir surette uygulanmasının yanı sıra, millet olma sürecini tamamlayan ve anlamlandıran başarılı bir kamu yönetimi projesinin tahakkuk ettirilememesi oldu. Devlet, Cumhuriyet yılları boyunca kendisi ile toplum arasında (yani varsayılan "millet"), fark edilmemesi imkansız bir mesafe yaratmayı ve bu uzaklığı daima korumayı tercih etti. Böylece otoriter, buyurgan, topluma (millete) rağmen bir kamu yönetimi anlayışı kendini üreterek devam ettirdi. Milletin inşâ ettiği en yüksek siyâsi organizasyon anlamıyla devlet, istinad ettiği topluluğun değerlerine, beklentilerine ve ideallerine yabancı kalmayı seçti.

Türkiye'de muvaffak olamayan şey, "millet"ten önce "devlet" projesidir. Milletlerarası platformda Türkiye, vatandaşlarının kendisinde (devlette) vehmettiği büyüklüğün içini dolduramadı. Türk pasaportu, gümrük kapılarında potansiyel zanlı muamelesine tâbi kaldı. Komşuları ile ilişkilerini gergin tutarak iç politikada tehdit konseptlerine göre kendine avantaj sağlarken diplomatik dille "bölge aktörü" haline gelmeyi bile tartışılır kıldı. İçeride üretimi yükseltecek sağlıklı bir iktisadi siyaset yerine günü kurtarmaya ve devletten geçinenleri kollamaya yönelik zahiri para politikaları ile adaletsiz bir gelir dağılımına rıza gösterdi. Milli para biriminin, son elli yılda dolar karşısında bir milyon kere değer kaybetmesine seyirci kaldı.

Politik sistemi devlet, devlette yer tutan elitlerin ve ondan geçinenlerin zürriyetini devam ettirmeye yarayan kapalı bir devre şeklinde tasarladı ve kurumlaştırdı. Ordu-siyaset ilişkilerinde ise orduyu, siyasete sık aralıklarla müdahale edecek kanuni ve ideolojik bir mevkide tutarak demokrasi şuurunun yaygınlaşmasını köstekledi. Bu haliyle toplumdan uzak kaldığını hissettiğinde ise muhtelif rüşvet araçlarıyla (KİT'ler, şişkin istihdam, sübvansiyon politikaları, lâçka vergi uygulamaları, kamu bankaları, kendi ağırlığı altında ezilen bir sosyal güvenlik şemsiyesi vb.) toplumu ödüllendirmeyi tercih etti.

Toplumun devletine güvenmemesi, onu bir millet olmaktan alıkoyabilir mi? Bu sorunun cevabını, milliyetçi partilerin devlet ve sistem içindeki "güler misin-ağlar mısın?" haline bakarak tâyin edebilirsiniz!


Kaynak (Arşiv)