‘Türk’ katkısı!

Bu seçimlerin âkıbetini büyük oranda MHP belirledi.

Saadet ve BBP’nin teklif ettiği ittifak teklifini, hâlâ anlayamadığım bir jestle reddetmesiyle MHP, ittifak oylarını marjinalleştirdi ve ittifakın her iki partinin matematik toplamından daha az destek bulmasına yol açtı; partilerinin barajı aşamayacağını gören ittifak seçmenleri, bu mânâda serbest kaldı ve başka partilere yöneldiler. Bu hesap açık; ittifak teklifinin reddedildiği gün itibariyle bu tablo açık tarzda netleşmişti.

Bana göre MHP’nin “Red” kararı, HDP’nin barajı geçmesinde önemli derecede etkili oldu ve HDP’nin ihtiyaç duyduğu ‘bıçak sırtında gidip gelen’ kararsız kitlenin HDP’yi gönül rahatlığıyla desteklemesine yol açtı. Kâğıt üstünde birbirinden hiç hazzetmez görünen iki partinin, böyle dolambaçlı bir etki-tepki silsilesi neticesi vermesi bu seçimlerin en mühim hadisesidir.

İttifak kabul görseydi, HDP’nin Meclis dışında kalması büyük ihtimâldi. Bu mânâda MHP dolaylı yoldan HDP’ye -pek arzu etmese de- iyilikte bulunarak, AKP’nin baraj altında kalan HDP oylarını kendi hanesine yazmasını engellemiş oldu. Aksi olsaydı, yani HDP baraja takılsaydı şimdi AKP’nin tek başına hükümet kuracak çoğunluğa erişmesinde MHP’nin sorumluluğu konuşulacaktı.

Konuşacak daha sevindirici bir olgu var neyse ki; HDP’nin kendi grubuyla Meclis’e girmesi her mânâda olumlu tesirler yaptı.

İlk olarak şu tesbitle başlayalım: HDP’nin oylarında artık, varlığı inkâr edilemeyecek miktarda ‘Türk’ katkısı var. Türk kelimesini etnik değil anayasal ve kültürel çerçevede kullanıyorum. Başka türlüsü zaten mümkün değildi. Demirtaş, bu ihtiyacı açıkça görerek bütün Türkiye’ye hitab etti ve çok başarılı oldu. Demirtaş’ın demokrat tutumuyla kazandığı ‘Türk’ desteği, HDP’nin genetiğine sirâyet edecektir inancındayım ve öyle temenni ediyorum. Kürt meselesinin çözümü böylece AKP’nin tekelinden çıktı ve MHP dahil bütün muhalif partilerin sorumluluğu altına girdi. ‘Çözüm’ü artık dönülmez noktaya getirip son anda U dönüşü yapsa da AKP’ye bu memleketin selâmeti ve huzuru nâmına şükran borçluyuz. Çözüm artık HDP’li, MHP’li, CHP’li Meclis’in inisiyatifindedir ve öyle olması lâzımdı zaten.

İkinci nokta şu: HDP’nin Meclis’e girmesiyle birlikte Meclis artık ‘fabrika ayarları’na dönecek ve iki seneden beri unuttuğu parlamento denetimini yeniden hatırlayabilecektir; iki seneden beri Meclis, tabir caizse AKP’nin noterlik bürosu gibi çalışmaya başlamıştı. HDP’nin Meclis’teki varlığı, öteki muhalefet partilerinin performansını da artıracaktır.

Ve üçüncü husus, AKP’nin, AK Partililer’in (% 7) desteğini kaybederek ciddi bir prestij ve güç kaybına uğramasıydı. Güç zehirlenmesi AKP’nin dengelerini bozdu ve aşırı derecede yıprattı. Birinci parti çıkmasına rağmen bu seçimin kaybedeni AKP ve onun gerilim politikalarıdır. Frenleri patlamış kamyonun paldır-küldür yokuş aşağı savrulmakta olduğunu biraz firaset sahibi herkes görebiliyordu. AKP, kendi seçmeninin demokratik ve barışçı yoldan yaptığı bu ‘darbe’den daha ağırını hak etmişti aslında; bu kadar kayıpla sandıktan çıkabilmiş olması bile yöneticileri için nimetten sayılır. AKP’yi, gelecekte de bundan daha iyi günler beklemiyor. Daha önce belirttiğim gibi AKP, günün birinde muhalefet sıralarında demokrasi nöbetini sürdürme şansını sorumsuzca harcadı. Muhalefet sıraları, AKP grubunu yağmurda kalmış kesme şeker gibi dağıtır.

Ve dört: Türkiye’nin, anayasal düzenin, Türk hukukunun ve fanatik derecede partizanlıktan zihni uyuşmuş herkesin hızla fabrika ayarlarına dönmesi lâzım. Hepimiz çok yorulduk; AKP, Türkiye’nin sırtına tahammülfersâ bir ağırlık yükledi. Şimdi normalleşme zamanı.

Ha, bu arada; ‘Başkanlık sistemi’ tartışmaları da sizlere ömür!


Kaynak (Arşiv)