Trabzon notları
"Okuyan Şehir" projesi artık Vali Nuri Okutan adıyla özdeş hale geldi. Daha önce Sakarya valisi iken il çapında bir okuma seferberliği başlatan Nuri Okutan, şimdi Trabzon'da aynı okuma heyecanını yaymaya çalışıyor. İşte bu çerçevede Trabzon'da 23-30 Mayıs tarihleri arasında "Kitaplı Hayaller Vadisi, 1. Trabzon Çocuk ve Gençlik Edebiyat Kültür Sanat Şenliği" kutlanıyor.
Trabzon Kalesi'nin batı cephesinden kapıyı şehre bağlayan Zağanos Köprüsü altındaki eski dere yatağında (ki vaktiyle mandalina bahçesi imiş) açık hava mekânı, bir hafta süreyle kitapla insanı birbiriyle buluşturan bir şenlik görüntüsünde yeniden tertiplenmiş. Yazarlar ve okuyucuları, bir hafta süreyle yan yana, iç içe kitaba, kültüre, çevre meselelerine dair koyu sohbetler yapıyorlar. Okul ziyaretleri gerçekleştiriliyor. Öğrencilere vilayet aracılığı ile çocuk ve gençlik kitapları dağıtılıyor.
Şenliğin açılışında ev sahibesi sıfatıyla söz alan öğretim üyesi ve yazar dostumuz Prof. Dr. Nazan Bekiroğlu, kitap, kültür ve insan arasındaki vazgeçilmez bağı, şehir ve çevre ile tamamlayan çok dikkate değer bir konuşma yaptı. Belediye Başkanı, KTÜ Üniversitesi Rektörü ve Trabzonlu yazar ve sanatçıların iştirakiyle zenginleşen açılış töreninde son günlerin en zorlu tartışma konularından birisi hakkında açık bir fikir edinme imkânı bulduk. "Kolbastı mı, horon mu?" tartışması, bir süreden beri Karadeniz kültürünün temsilcileri arasında ilginç çekişmelere sahne oluyor. Törende evvela Yunus Emre Lisesi öğrencilerinin sergilediği kolbastı gösterisini seyrettik. Doğrusunu söylemek lazımsa kolbastı, içinde yaşadığımız zamanın ritmine, kendini ifade tarzına, hatta popüler kültürüne daha çok hitab eden bir dans. Tepeden tırnağa yerli ve millî figürler taşıyan bu dansı, halk kültüründe daha gelenekçi, muhafazakâr ve ketûm tutum yanlısı Trabzonlular, nasıl söylemeli, biraz "dejenere" buluyorlar (Bkz. Trabzonlu dostum İhsan Ayal) ve kolbastı denilen oyunun asla horonu ikame edemeyeceğini ileri sürüyorlar. Liseli gençlerin güzel bir düzenleme ile sunduğu kolbastı biter bitmez sahneyi Trabzon Müzik ve Halkoyunları Derneği'nin horon ekibi aldı. Açıkça ifade ederim ki, bugüne kadar -belki bir Orta Anadolulu olmam hasebiyle- horonu, bütün varyantlarıyla birlikte fena halde biteviye bir titreme seansı olarak görmüş, öyle algılamıştım. Ne var ki seyrettiğim gösteri, horon aleyhindeki bütün önyargılarımı değiştirmeme sebeb oldu; uzun zamandan beri bu horon gösterisi kadar olgun, vakur ve seyir değeri yüksek bir gösteri seyrettiğimi hatırlamıyorum.
Kolbastı, evet gençlere hitab ediyor, hoştur, güzeldir fakat, âdâbıyla icra olunan horonun kıymetine erişmesi düşünülemez.
Bilemem Karadenizli okuyucular şu fikr-i nâçizânemi, fazlaca "destursuz Karadeniz bahçelerine girmek" diye yorumlarlar mı?
Üç günden beri gündemden, haberlerden ve gelişmelerden uzak yaşamak insanda bir nevi istirahat tesiri uyandırıyor; nitekim İstanbul'a hareket etmeden önce göz attığım gazetelerdeki baş mesele Suriye sınırındaki mayınlı ve verimli arazinin nasıl temizleneceği hakkındaki usul tartışmaları idi. Tâbir için kimse kusura bakmasın, vaktiyle atılan taşı kuyudan nasıl çıkaracağımız hakkında iktidarla muhalefetin yaka-paça durumuna gelmesi, tam da bizi tarif eden bir garîbedir: Mayınları niçin temizlememiz gereği âşikâr, fakat vaktiyle niçin o güzelim topraklara hububat gibi mayın ektiğimiz meselesi, popüler tarihçilik yapan meslektaşlarımız için, en az mayınlı araziler kadar münbit bir vadi teşkil ediyor. Eğer bu vakte kadar dikkatlerini çekmedi ise bu konuyu hatırlatmaktan zevk duyacağımı bilmelerini isterim.
Trabzon'da güneş, misafirliğimiz esnasında güzel yüzünü pek göstermediyse de bu verimli ve canlı topraklara ekilen kitapların, Karadeniz sahillerinde sıcak ve güneşli bir zihin iklimine medâr olmasını can ü yürekten temenni ediyorum.