Telegraph'ın o manidar cümlesi üzerine düşünceler

Bayram namazında imam, Halife Ömer ibn Abdülaziz'in hutbede mûtad edindiği ve ondan sonra bir hutbe âdâbı olarak yerleşik kalmış o güzel âyeti* (Nahl: 90) okuduktan sonra Türkçe meâlini verirken âyette geçen "fahşâ" kavramını düpedüz "zinâ" diye yorumlayınca irkilmedim desem yalan olur.

"Fuhş" kelimesinin kolayca zinâya hamledilmesi ile kavramın kökündeki her biri zinâ çapında çürütücü sair anlamlar buharlaşıveriyor. Aynı anlam buharlaşması "müstehcen" ile "porno" kavramları arasında da yaşanmakta. Sabah gazetesinin Telegraph'dan iktibas ettiği cümleye bakın: "Pornografi, seksi, ölüm pornografisi hayatı, ceza pornografisi adaleti kirletir" demişler. Son derecede veciz ve manidar bir tesbit! Batı dillerinde pornografi, "açık saçıklık, edepsizlik" mânâlarını çağrıştırıyor; orada bile kavramın "cinsî ve behîmî" karşılıklarının ötesinde "rencîde edici" bir muhtevası var. Bu kelimenin Türkçe'deki karşılığı "istihcân"; ("hücnet" kökünden: Ayıp, noksan; bayağılık, soysuzluk). Müstehcen lâfzı, ille de cinsellikle ilgili olmadığı gibi "fahşâ" kelimesi de "zinâ"yı aşarak "azgınlık, aşırılık, hadde ve ölçüye riayet etmeme" mânâlarını işaretliyor.

Gençlere hitâben, "Mis gibi Türkçe dururken İngilizce'ye iltifat etmeyin" tavsiyesinde bulunarak çok satan kitaplar kaleme alanların henüz anlayamadığı bir nüktedir bu. Arapça asıllı kelimeleri sözlükten kovarken, yerlerini aynı anlam zenginliği ve iştikak kabiliyeti ile ikaame edecek kavramlar koyamadığınızda gençler ister istemez İngilizce popüler kavramlara yönelirler. Bugün Türkçe'yi fukaralaştıran ve maalesef hâlâ anlaşılmayan zaafiyetimiz budur.

Evet, Saddam'ın idâmını belgeleyen o görüntüler (ki kasden seyretmedim) Telegraph'ın tabiriyle pornografik, bizim medeniyet lugatimizin diliyle müstehcendir; bir azgınlık ve edepsizlik nümûnesi. Aynı meâlde olmak üzere Müslümanların Kurban ibadetini aşağılamaya kalkışan mantığı da pekâlâ müstehcen diye niteleyebiliriz. İşte o yazarlardan birinden özetlediğim cümlelerle müstehcen bir Kurban Bayramı yazısının belli başlı temaları:

"Ortalık kan gölüne dönüyor. Acemi kasaplar kendilerini kesiyor. Hayvan atıkları ortada bırakılıyor. Çevre kirleniyor. Hayvanlar kaçışıyor, sopalarla dövülüyor, boyunlarına kement atılıyor. Kesilen hayvanların etleri fakir fukaraya dağıtılıyor. Pay alanlar hallerinden memnun 'Allah razı olsun, evimize et girdi' diyorlar; halbuki kendilerini 364 gün aç bırakanları akıllarına getirmiyorlar, çünkü bu düzen sömürü çarkı üzerine kuruludur. Bunlar uyguladıkları siyasetle insanları aç ve işsiz bırakıp sefalete mahkum ettikten sonra önlerine birkaç gıda paketi, üç-beş kuruş atarak gebe bırakıyorlar; halbuki gıda dağıtımında bile yolsuzluk yaparak vurgunu partili yandaşlarıyla bölüşüyorlar."

Koca Kurban Bayramı'ndan bu arkadaşın vizörüne takılanlar işte bu gibi "müstehcen" mantık ve görüntülerdir. Pierre Loti gibi azılı bir Oryantalist bile Kurban Bayramı'nı tasvir ederken bu derece pejmürdeleşmez, en azından mantık selâmetini muhafaza endişesi taşırdı!

Neye bakarsan onu görüyor, nasıl bakarsan onu anlıyorsun; bu da bir çeşit istihcân (pornography) işte!

__

(*) "Şu bir gerçek ki Allah, adaleti, iyi ve güzel davranmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor"; Halife Abdulaziz, Emevî iktidarının en muttakî yöneticilerinden biriydi. O zamana kadar hutbede Hz. Ali ve yakınlarına hakaret ihtivâ eden kötü ifâdeleri kaldırıp yerine bu âyetin okunmasını âdet kılmıştı. Allah ondan razı olsun.


Kaynak (Arşiv)