TC. AŞ.
“Yahu sosyal medyada dolaşan caps türü asparagaslardan biri olmasın” diye pirelenip kontrol ettim; meğer doğru imiş. Sayın Erdoğan, yüzlerce kişinin önünde aynen böyle söylemiş: “Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir.”
Açıksözlülüğünden ötürü Sayın Erdoğan’ı kutluyorum; bir fikir ancak bu kadar veciz ifade edilebilirdi. Onu pek çok bakımdan eleştirebiliriz fakat dobralığına kimse söz söylememeli. Halkına sürpriz yapmayı sevmeyen bir yönetici o, ne yapacaksa önceden söylüyor; nitekim, “Ben bildiğiniz cumhurbaşkanları gibi davranmayacağım” dedi ve sözünü tuttu. Önceden haber verip de yerine getirmediği tek sözü, Meclis huzurunda verdiği şu yemindir: “...üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”
Eh o kadar kusur, kadı kızında da bulunur...
Gündem icad etmek için danışman takımının heybeden çıkardığı günlük tartışma konularından birine benzemiyor bu; daha ziyade, şiddetli duygu fırtınası esnasında şuuraltının infilak etmesini andıran bir tepki. Bu tepkide piyasaları yakından izleyen atılımcı ve gözüpek bir işadamının, dırı-bırı sebeplerle elini-kolunu bağlı hissetmesi yüzünden kaçan fırsatlara yanarak isyan etmesine benzer bir durum var. Şirketi uçurup bir anda büyütmek mümkün fakat ah o ayakbağları olmasa...
Devlet yönetiminin, serbest piyasada yatırım yapan ticari bir şirkete benzetilmesi üzerinde fazlaca durmuyor ve bu zevkli görevi, “Devlet” deyince elden ayaktan kesilen, kapıldığı haşyet veli ürperişten ötürü ağzı kuruyup nabzı hızlanan, devletin kudsiyeti üzerine bıraksanız, saatlerce konuşabilecek ve yazabilecek kadar hamûleli arkadaşlara bırakıyorum; bilakis devletin anonim şirket gibi yönetilebileceğinin ileri sürülmesini öğretici ve eğlendirici bulduğumu ayrıca belirtmek isterim. Bu cümlede biraz fazla ileri gittiğimi düşünenlere tavsiyem şu anda devletin nasıl ve kimler tarafından yönetildiğini bir kere daha gözden geçirmeleridir! Bu mukayeseden hareketle hukuk devletine saygılı herhangi bir şirket yöneticisinin, şimdikilerden daha iyi devlet yöneteceği hakkında benim şahsen şüphem yok.
Sayın Erdoğan, istemeden da olsa doğru ve güzel bir şey yapıyor; bizleri Afrodit’in iç organları hakkında anatomi dersine davet ediyor âdeta. Belki sevimsiz bir şey ama gerekli. Afrodit hanımın nasıl ki herkes gibi bir sindirim sistemi, karaciğeri, böbrekleri vs. varsa, olanca güzelliğine rağmen her canlı gibi o da ara sıra terliyor, burnunu silmek veya tükürmek ihtiyacı duyuyorsa devlet de öyle bir şeydir demeye getiriyor ve “Gözünüzde büyütüp durmayın; devlet dediğiniz şey bir AŞ gibi yönetildiğinde çok daha randıman alınacak bir işletmeden ibarettir” tezini savunuyor.
Bu “randıman” kavramına sosyal devletçi arkadaşlarımızın nasıl huylanıp küplere bineceklerini gözümde canlandırabiliyorum; “Devlet bir şirket değildir a efendi; kâr gözetmez, senin aile şirketlerine de benzemez” diye yeri göğü birbirine katacaklardır!
Sizleri AŞ’lerin nasıl kurulup işlediği, nasıl yönetildiği hakkında yormayacağım. Devlet bir AŞ gibi işletilebilir ve işin ilginç tarafı şimdikinden iyi olacağı kanaatindeyim fakat Devlet AŞ’nin, gönüllerin sultanı başkanlık sistemi ile bir alâkası olmadığı ayrıca vurgulanmalıdır. “Ha işte, bu başkanlık sistemi de buna benzer bişeydir, korkulacak bir durum yok” diyenlerin, halkın irfanı ve sezgisi hakkında hayli güvenilir anketler yaptırdığı anlaşılıyor. Bakarsınız TC. AŞ’nin hisse senetleri, genel seçimlerde kapış kapış olur... Ayrıca “Milli irade” konseptinden “Hissedarlar genel kurulu” kavramına terfî etmek de az-buz gelişme değil hani!
Belki sevimsiz bir ayrıntı ama hatırlatmak zorundayım; anonimi de dahil bütün şirketler, hatta ufacık bakkal dükkânları bile hukuka tâbidir.
Hukuk hukuk... Hani şu fakültelerde okutulan şey var ya, o!