Süleyman Seba yeniden seçilmeli mi?

"Rusya'nın yeni yüzyılda yeni siyasi liderlere, yeni yüzlere ihtiyacı var." diyen Yeltsin basmış istifayı. Haberi duyunca hiçbir anlam veremedim, zihnimde "yeni siyasi lider ve yeni yüzler" kavramlarının karşılığını bir türlü toparlayamadım; neden sonra fark ettim ki Türk siyasi hayatında izdüşümünü veya benzerlerini göremediğimiz vakıaları canlandırmakta ve yorumlamakta zorlanıyorum.

Türk siyasi hayatını izleyerek zenginleşen siyasi görgümüz, istifa etmeden önce mutlaka zorlanması, kurcalanması ve hatta fişteklenmesi gereken milyonlarca tercih dururken, "benim yüzüm eskidi, biraz da yenileri gelsin" diyerek pat diye geri plana çekilmeyi anlamsız buluyor. Rus anayasasının bu konuya nasıl bir düzenleme getirdiğini bilmiyorum; ama aksi varid olsa bile en azından devlet başkanlığının yeniden seçilebilmesini veya görev süresini "sittin seneler" uzatılmasını mümkün kılan politik varyasyonlar tecrübe edilebilir hatta "Koca Duma'dan başkan adayı kıtlığına kıran girmiştir!" vehmi inceden inceye beslenerek kamuoyu oluşturulabilirdi. Nasıl olsa Duma'da Yeltsin'in yeniden seçilebilmesi için kulis yapmaya hazır bir grup politikacı bulunabilir, onların ağzından "Yeltsin'i yeniden seçmek basiretini gösteremezsek bizi öcüler yer" fikri işlenebilir, hatta Rus medyasının kalburüstü kalemşörlerine ince mesajlar gönderilerek, "durup dururken başımıza iş çıkarmayalım, Yeltsin'den iyisi Şam'da kayısı" intibaı yaygınlaştırılabilirdi. Bunlar ilk anda aklıma gelen basit çareler; siyaset erbabı için demokrasilerde çare tükenmeyeceği ne muhkem bir kaziyyedir?

Bu arada Rusya'nın içişlerine karışır gibi bir pozisyona düştüğüm için fevkalade müteessirim; galiba kendi ülkemizin içişlerine yeterince karışmakta karşılaştığımız güçlükler yüzünden komşu hanelerde cereyan eden ailevi meselelere burnumuzu sokmaktan kaçınamıyoruz. Rus halkı elbette kendisi için en doğru olanın ne olduğunu bizden iyi bilir. Garabet şurada ki bugünlerde biz kendimiz için neyin en doğru olduğunu bilebilecek zihni altyapıdan mahrum bulunuyoruz.

Konuyla hiçbir ilgisi yok; ama bilmem siz de fark ediyor musunuz, ekranların haber saatlerinde saçını boyatan kamil insanların sayısı gözle görülür şekilde artmaya başladı. Önceleri "yaşlanma" fikrini bir türlü kabullenemeyen sahne sanatçılarının saç boyattığını görür, tuhafımıza gitse bile anlayışla karşılardık. Şimdi "saçı boyalılar" kervanına siyasi aktörlerimiz de katıldı. "Şarap mahzende yıllanır" hükmü doğruysa eskimiş şaraba taze etiket yapıştırmanın ne manası var? Eğer saygıdeğer halkımız vekillerini "genç bir halet üzre" görmeyi arzu ediyorsa, 60 yaşlarını devirmiş insanların seyrek saçlarını karasakız gibi kınalatmasının dedikodusu bize düşmez elbette; ama siyasette gençlik matah bir şey idiyse makyajlısı yerine "natürel genç" olanını seçerdik olur biterdi.

Kolayca fark ettiğiniz gibi siyasette kıdem, tecrübe veya gençlik hususunda -eskilerin tabiriyle- zihni teşevvüş halinde bulunuyorum. Hayatta bir an bile kendimi Beşiktaşlı hissetmediğim halde BJK'nin kadim başkanı Sayın Seba'nın, önceki kongrede seçmenlerine söz vermesine rağmen yeniden seçilmek ihtimalini bir türlü unutamayışını, şahsıma yönelmiş bir vefasızlık gibi görmem başka nasıl izah olunabilir ki? Esasen Yeltsin'in birtakım alışık olmadığımız laflar söyleyip, "istifa ederim ha..." tehdidinde bile bulunmadan küt diye çekilmesi bana hemen, bu yakınlarda yapılacak BJK kongresini hatırlattı. Bu meseleyi kendime dert edinmemi, birtakım siyasi mülahazalara bağlamayı düşünenler çıkarsa cidden çok müteessir olurum; endişem "siyasi" olmaktan ziyade tamamen "sportif" amaçlara yönelmiştir. Bu hususu ehemmiyetle tebarüz ettirmek isterim.

Peki, buraya kadar vaziyeti idare ettik diyelim; peki, Sayın Yeltsin'in "Vaadettiklerimi yapamadığım için Rus halkından özür dilerim." ikrarını ne yapacağız? Bu samimiyet ve fazilet jestini de nahak yere Sayın Süleyman Seba'ya ciro etmeğe kalkışırsak haksızlık olmaz mı?

Bolşevik rejimi yerle bir olalı yıllar oldu; ama Rusya hala şu veya bu yolla zihnimizi karıştırmaya, yabancı ve zararlı fikirlerle kafa konforumuzu tahriş etmeye devam ediyor, öyle olmasaydı en azından bu yazının iki yakası bir yerinde bir araya gelmiş olurdu.


Kaynak (Arşiv)