Şu Maslak bilmemkaç!

İmar mevzuatından hiç anlamam, o yüzden iyi bir vatandaş olmadığımı düşünmüşümdür hep.

“Sen hangi mevzuattan anlarsın ki zaten?” imâlarına verecek doğru-dürüst bir cevabım da yoktur. Mevzuat hazretlerinden her ortalama vatandaş gibi ben de korkarım. En azından dayıoğlumun bahçesinde yapmaya kalkıştığım kütükevin daha ikinci kütük sırasını çatarken hangi minik kuşun ilhamıyla harekete geçtiğini bilmediğim belediye ekiplerinin Hızır gibi yetişerek inşaatımı (!) mühürlemesinden beridir Hazreti Mevzuata hürmetim mütenâhi boyutlara vâsıl olmuştur. Dolayısıyla TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nin önceki gün “Maslak bilmemkaç” projesiyle ilgili olarak yaptığı basın açıklamasındaki, “Proje arazisinin yüzde 40’lara varan aşırı eğimli yapısı ve planlama alanında 60 metreyi aşan kot farklarının oluştuğu da düşünüldüğünde, inşaat hakkının yoğunluğu ve tanınan ayrıcalık dikkat çekiyor” şeklindeki beyanının ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyorum:

A- Servet düşmanlığı olabilir, B- Komünistlik olabilir, C- Cemaat işe el atmış olabilir, D- Ne münasebet yahu; eleştiri buz gibi haklı olabilir!

Kafanız karıştı değil mi? Doğru dürüst bir kanaat edinmek için açıklamanın devamına bakalım: “Orman alanına bu kadar yakın bir alanın yüksek yoğunluk verilerek imara açılması, halihazırda giderek kaybolan orman alanlarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir” deniliyor. Bu cümleyi görünce Şehir Plancıları Odası’nın yanlış bir değerlendirme yaptığına veya yanlış yönlendirildiğine inanmaya başladım, niçin; çünkü halkımız en ormansever, tabiata saygılı, yeşile âşık ve organik sebze ve meyvelere acayip ilgi ve alâka gösteren (Mahsustan böyle yazdım; nasıl olsa herkes ilgiyle alâkayı beraber kullanıyor!), ekofil bir topluluktur ve bu yüzden ötedenberi ormanlık bölgeleri isimlendirirken “Baltalık” tâbirini kullanmaya itina göstermişlerdir. Bu arada Ekofil kavramını burada ilk defa kullanmak şerefini burada doğrudan bizzat üzerime alıyorum. Mülkiye’de Cemal Mıhçıoğlu hocamız vardı ve rahmetlinin bizzat kaleme aldığı Kamu Yönetimi unvanlı doyumsuz kitabında ne yazdığını sökmek için gençlik yıllarımdan ve siyah saçlarımdan ne kadarını feda ettiğimi hatırlatmayacağım, sadece şu kadarını ifade edebilirim; Cemal Hoca, derste anlamadığımız nevzuhur bir kelime kullandığında ardından zevkle şöyle ilavede bulunurdu: “Çocuklar, bu sözcüğü ben uydurdum; dil zaten uydurulmuş sözcüklerden oluşmuştur.” İşte o hesap Ekofil kavramının patentine el koyuyorum; mâlum, çevresever anlamına geliyor. Hayırlı olsun!

Ne diyordum; halkımız ekofildir, piknik alanlarında bile mangal yakmak yerine zeytinyağlı yaprak sarması veya önceden haşlanmış yumurta ve yeşil soğanla öğün geçiştirmeyi tercih eder. Ormanlık araziye yan gözle bakmaz, ev kurmaz (Dere yatakları hariç; içinden dere geçtiği için zaten orman arazisi sayılmaz), el senediyle sahipsiz kamu mülkü alıp satmaz! Mevzuat hazretleri (A.e.v.) yani Allah eksikliğini vermesin’e çok hürmetkârdır; imar mevzuatını zinhar kağşatmaz, sağını solunu mıncıklayıp istismara müsait nukaat’ını didiklemez. Zaten o sebebledir ki ülkemiz % 25’i ormanlık bir memlekettir (Kalan kısmı mürtecîler, komünistler ve bölücüler tarafından harab edilmiştir), olsun % 25 de iyi bir rakamdır ve ayrıca mevzuata aykırı yapılaşma oranı da sıfırdır. O yüzden inşaat sektörünün kalantorları, belediyelere ve hasseten iktidarlara yanaşıp yaranmak için özel bir gayret göstermeye tenezzül etmezler. Aksini ileri süren ya bednamdır, ya da komünist veya siz bilemediniz cemaatçi!


Kaynak (Arşiv)