Sorular, tesbitler...
1- Saldırgan hemen yakalandı ama cuma günü öğle vakti itibariyle emniyet hadise hakkında hâlâ açıklama yapamadı. Niçin?
2- Saldırganın ardında "çil çil" deliller bırakarak cinayet işlemesi çok dikkat çekici; bu, kamuoyunun orta zekâlılık seviyesine bir gönderme midir?
3- Cinayetin ilk saatlerinden itibaren hükümeti, parlamentoyu, siyaset kurumunu hedef tahtasına çivileyenler gaipten haber mi alıyorlardı?
4- Meclis Başkanı Bülent Arınç, cinayetten birkaç saat sonra yaptığı "uzuuun" basın açıklamasında, esasen siyasi kariyerinin en tepe noktasında bulunduğunu ve bundan daha büyük zirveleri taşıyamayacağını mı isbat etmek gayretindeydi?
5- Yüksek komuta heyetinin Sıhhiye'den Kocatepe Camii'ne kadar yürümeyi tercih etmesine mim koyunuz; Ankara garnizonundaki subay-astsubayların cami avlusunda hazır bulunmasına da...
6- Her ne kadar "bindirilmiş kıt'a" görüntüsü verse de Kocatepe Camii avlusunu dolduranların hükümeti, Başbakan'ı ve bazı bakanları kaatillikle itham etmesi, darp etmeye yeltenmesi önemli göstergelerdir. 27 Mayıs darbesi'nin meşruiyetini Kızılay ve Beyazıt meydanlarındaki ihtilal yanlısı göstericiler inşâ etmemişler miydi?
7- Birkaç mutedil ve basiretli isim dışında "merkez medya" kendisinden beklenen soğukkanlı tavrı koruyamamış, hadisede hükümeti açık düşürmek uğruna kızıştırıcı yayın yapmakta ısrar göstermiştir.
8- Anamuhalefet liderinin olaydan dakikalar sonra "siyasete kan düştü" cümlesini sarfetmesi, İsmet Paşa'nın "sizi ben bile kurtaramam" sözü gibi tarihe geçmiş bulunmakta ve normal şartlarda iktidara gelme ümidini taşıyamayan CHP'nin ancak gerginlik ortamında oksijen alabildiğini ihsas etmektedir.
9- Başından onca belâ geçmiş bir ülkede üniversitelerin, yargının, bir kısım basının ve yarı sivil bazı kuruluşların aculluk sergileyip, basiret yerine "âcil itham"ı tercih etmesi, "bir arpa boyu yol almamışız" cümlesini doğrulayacak derecede hazindir.
10- Cinayette ve ondan önceki bombalama eylemlerinde emniyet güçlerinin bir istihbarat zaafına uğradığı açıktır; bu zaaf hükümetin sorumluluk sahasına düşer.
11- Sıfatı, unvanı ne olursa olsun yüksek rütbeli kamu görevlilerinin hükümete imâ yollu eleştiri ve tehditler yöneltirken devlet fikrini de tahriş etmiş olduklarına aldırış etmemesi, liseli talebeler gibi davranması çok düşündürücüdür.
12- Bu cinayeti iç faktörlerle izah ederek faturayı tez elden hükümete kesmek, meselede "Türkiye'nin komşuları, dostları ve müttefikleri"nin hissesini hesaba katmadan sokağa dökülüvermek, bizde esasen bir "devlet aklı" olup olmadığı sualini yeniden gündeme getirmiştir.
Ezcümle: Hükümetin bu krizde iyice bunaltıldığı meydandadır; Hafazanallah bir başka benzeri hadisede Türkiye tez zamanda yönetilemez hale gelebilir. Bugünlerde yapılan gösteri ve tahrikler, muhtemelen sonraki olaylar üzerinde kamuoyunu şartlandırmaya hizmet ediyor. Erkân-ı devletin anlaşılmaz bir tezcanlılıkla hükümet muhalifi tutum takınması açık bir vaziyet alıştır ve bürokratik iktidarın hükümete karşı gerilim kartının kullanılacağını gösterir. Bir başka ürkütücü ihtimâl ise, olup bitenlerin fena halde 27 Mayıs 1960 öncesindeki süreçleri andırmasıdır. Sabırla üst üste koymaya çalıştığımız istikrar, kardeşlik, güven, hoşgörü gibi demokratik hayatın altyapısını teşkil eden tuğlalar hoyratça sarsılıyor; eski ideolojik kamplar yeniden tahkim ediliyor, kalabalıklar kamçılanıyor, saflar sıklaştırılıyor.
Tetikçiyi azmettirenleri düşünüyorum şimdi; kimbilir nasıl, "eylem başarılı oldu" diye ellerini oğuşturuyorlardır.