Size bir 'Öz Kürtçe Devrimi' yapalım mı?
Osman Baydemir, Kürtçe lugati Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e uzatıp "İşte ikinci dilimizin sözlüğü; içinde 40 bin kelime var" derken ne yaptığının farkında mıydı acaba; içim cızz etti.
Bir an devletin Kürtçeye ikinci ana dil muamelesi yapmayı kabul ettiğini farzettim ve hülyâya daldım:
"40 bin kelime mi demiştiniz?.. Fazla, zaten üç-beşyüz kelime yetişir efendim, ne lüzum var; üstelik bakınız bu kelimelerin kısm-ı âzâmı Farisîdir, bir o kadarı Arapça. Ee nerde sevgili Öz Kürtçe? Kaldı ki, ooo maaşallah, haylice de Türkçe kelime sızmış sevgili Kürtçemize! Ayol bu caanım lisan yabancı dillerin boyunduruğu altında ezilip kalmış resmen! Peki naapiiciiz? Efendim, madem Kürtçe ikinci dildir, bugünden tezi yok bir Kürt Dil Kurumu kuriciiz; dilciler tayin ediciiz. Kürtçedeki yabancı kelimeleri bir güzel ayıklayıp aticiiz! Noolicek? Bazı kelimeler eksik kalacak! Onların yerine KDT'miz yeni yeni Kürtçe kelimeler türetecek, yeni sözlükler bastıriciiz; okullarda, kamu kurumlarında Öz Kürtçe konuşulup yazilicek..."
Diyeceksiniz ki, bu orjinal fikir nereden aklına geldi? Cumhurbaşkanı Gül, kendisine hediye edilen Kürtçe lugâti aldıktan sonra bakınız neler diyor: "Verdiğiniz lügatı memnuniyetle aldım. Bu da buranın bir sosyolojik gerçeğidir. Son günlerde çok tartışılıyor. Doğru mecrasına koymak isterim."
Ne demek doğru mecrâ? Devamında var açıklaması: "Zaten Anayasa'mızda kültür mirasını korumak diye bir görevimiz de vardır. Bunların bir kısmı kültür mirası, bir kısmı yaşayan miraslardır. Dolayısıyla bu çerçeve içerisinde, bütün olaylara gayet sağlıklı bir şekilde bakmamız gerekir..."
Anladınız siz onu! Bence durum yeterince açıktır ve vaktiyle Türkçenin başına gelen, Kürtçenin de başına gelmek üzeredir. BDP'lilerin umûmî arzusu üzerine ikinci dil haline geldiği dakikada Kürt Dil Kurumu, "Öz Kürtçe"yi benim diyen Kürtlerin bile anlayamadığı hâle getirecek ve "Sürekli devrim" teorisine göre budamalar ilânihaye sürüp gidecektir!
Bitmediii... Mâlumunuz, Kuzey Irak'taki Kürt yönetimi, Kürtçenin okunup yazılması için Latin alfabesini kabul etti. Bizimkiler "Oh ne iyi, zaten Türkçeyi de Latin alfabesiyle okuyup yazıyoruz; birlik beraberlik olur" demezler; ne yaparlar, Kürtçe için yeniden Arap alfabesini getirirler...
Getirirler mi? Hiç şüpheniz olmasın; maksat birlik beraberlik olsun!
Benim nâçiz kanaatim, Osman Baydemir'in, "Bakınız, bizim ne kadar zengin bir sözlüğümüz var" niyetiyle hava atmak için Cumhurbaşkanı'mıza lugât hediye ederken başına iş açtığı merkezindedir. Dil devirmek hususunda biz Türklerin ne kadar devrimci bir geçmişe sahip olduğumuz unutulmamalıdır. O devrimle biz, muhtasarı bile suyun içinde 100 bin kelime tutan Sir James Williams Redhouse'un muhalled eseri Osmanlıca-Türkçe sözlüğün dallarını kırıp kâğıttan gemiler yüzdürerekten ve arta kalanını ise zeytin külâhı yaparak şimdiki neslin en okumuş kısmına bile 5 bin kelime civarında bir aga-gugu lisânı yapmayı başarmış "Devrimci" bir devletiz. Mümâresemiz var ayol; uzmanlarımız bir haftada Öz Kürtçeyi 100 kelimeye indirmezlerse yazık olur şânına...
Mâlum hikâye; köylünün mütemadiyen sürüsü eksiliyor hastalıktan. Ne etse çâre yok. Diyorlar ki, "Senin amelin eksik üstâd; namaz-niyaz hak getire; bâri namaza başla!" Namaza başlıyor ama sürü bu defa otuzar-kırkar eksilmekte. Günün birinde zavallının tek keçisi kalıyor; o da gelip yoğurt çanağına tebelleş olmaz mı?
-Çek git be yavrum diyor adam ağlamaklı; "İki rekât da sana dayanırsam, görürsün gününü!"
O hesap! Sözlüğünüze sahip çıkın ey Ekrâd-ı Müslimîn; bir Öz Kürtçe devrimi de sizin lugâte yaparsak, demokratik otonomi felân aklınıza bile gelmez vallahi, bilmiş olunuz.
Benimkisi emmioğlu tavsiyesi!