Siyasi yasaklı olmayan var mı içinizde?

Hayır; akıl sağlığımızı bozmanıza izin vermeyeceğiz, direneceğiz; aldırış etmeyeceğiz, ciddiye almayacağız; kum havuzuna kurduğunuz sekizinci sınıf tiyatro sahnesindeki ucuz dramalarınızda taraf değil, seyirci bile olmayacağız!

Yani olmamalıyız!


Biz cambazhane seyircisi, kumpanya müşterisi miyiz? Daha geçen hafta 69. maddeyle yatıp kalkıyordunuz; temyizi kabil bir mahkeme kararından sonra ne oldu ki dikkatleriniz ve şantaj katakullileriniz 312. maddeye mıhlanıverdi? İster kısmen, ister tamamen değiştiriniz; paşa gönlünüz çekerse bırakınız "dağınık kalsın" da vaktiyle böyle bir maddeye parmak kaldıranlar utansın!

Bize ne?


Sırf "Hak yere düşmesin!" endişesiyle beceriksiz ve liyakatsiz mağdurları müdafaa etmekten usandık; birilerinin "siyasi yasaklı" olmasını başka birileri içine sindiremiyormuş. Farkında değil misiniz: Siz, biz, hepimiz ezelden siyasi yasaklıyız! Siyasi yasaklı olmak sadece 312. maddenin hışmına uğrayanların duçar olduğu bir eza değil ki; bizim bütün siyasilerimiz esasen doğuştan yasaklı. "Yasaklı" kelimesi Türkçenin letafetine giran geliyor; "mağdur" mu demeliyiz, "mahkum" mu?

312. mağdurları siyaset yapamıyor da boynunu henüz 312'nin ilmeğine kaptırmamak ustalığını gösterenler çok mu siyaset yapabilmekteler? Siyaset yapmak kimin haddine düşmüş bu memlekette?

Hükümetin mi mesela?..


Bayramdan önceki iki tatil gününü "Bay Pipo"nun 8 punto hurufata dizilmiş tuğla kalınlığındaki "güft u gu"su ile boğuşarak geçirdim; değdi. Türkiye'de kimlerin siyaset yapabildiklerini, kimlerin siyaset yapıyorum zannederek koca bir ömrü tükettiklerini, kimlerin asla siyaset yapamayacağını öğrendim. Zavallı Hiram Abas kitabın sayfaları arasına asılmış bir kum torbası gibiydi; müellifler hatırladıkça bir kroşe, ardından bir swing çekiyorlardı Bay Abas'a.


Vekilin biri, "Konuşmasınlar; konuşmayanın başına bir şey geliyor mu? Bak biz ne güzel konuşmuyoruz!" mealinde şeyler söylemiş; hay ağzına sağlık sayın vekil; bu nükte bana La Fontaine'nin tilki ile karga hikayesini hatırlattı nedense.

Sırf -iyi konuşmadığı için değil-, hiç konuşmadığı için bir yerlere gelebilenlerin söyleyebileceği en güzel söz; Cumhuriyet tarihinde icra edilen siyaset tarzının zübdesidir bu beyanat. Gerçeğin tam da on ikiden ve on iki yerinden vurulmasıdır. Hezat tebrik!

Onun konuştuğunu bilenler, bugün konuşmamaktaki iradi kararı ile ne büyük dirayet gösterdiğini teslim edeceklerdir.


İnsan "kelim" bir mahluktur; ona eşyanın isimleri öğretilmiştir; yani insanın "şey"lere ismi koyabilmek kabiliyeti vardır.

Türkiye'de icra edilen siyasete "siyaset" ismini vermek, insanın "kelim" sıfatını incitiyor.


Devlet başkanlığı seçimlerinin ucundan kenarından sade vatandaşları da ilgilendirdiğini zannetmek en hafif tabirle safderunluk; sade vatandaş, bu mücadelenin tarafı değil. Filler dövüşürken çimenler ezilirmiş. Seçmeni olmadığımız bir seçimde "belki hayra medar olur" hüsn-i zannıyla taraf tutmakta ne lezzet var?

Kimi isterseniz seçiniz efendim; şu anda mevcut veya muhtemel bütün namzedler makbulümüzdür. Kimlerin, hangi sebeple "siyaset yapabilir" ehliyetini alabildiğini öğrendikten sonra birkaç kilometrekarelik siyaset sahnında koparılan bu toz-dumanın hiç ehemmiyeti kalmamıştır.

Her kimi tensib buyurursanız kabulümüzdür; itaat ederiz. Hemen Mevla ömrünü müzdad, ikba lini münevver, iktidarını muammer kılsın.

Yeter ki, bu patırdı eyyamında memleketin ve ahalinin sırtına, bir bardak suda inşa edilmesine rağmen sırrı laakal yarım asırda çözülebilecek meşakkatli muammalar tahmil buyurmayınız!

Biz yorulduk efendimiz, bizim "elimiz yandı" buyurunuz, siz oynayınız!


Türkiye'den iç siyaset manzaraları seyredip kanına adrenalin pompalayarak yaşama heyecanı bulabilenlere sözüm yok. Aynı filmi matine-suare demeden üst üste günlerce seyrettiği halde finalin mucizevi bir şekilde bir başka türlü bitmesini sabırla bekleyen safdil Temel rolünden istifa ediyoruz;

Filmin sonu değişmiyor efendim, safdil arkadaşlara duyurulur.


Hayır; biz iktidarı paylaşmak filan istemiyoruz. Memleketin geleceğinde söz sahibi olmak gibi bir beklentimizin olmadığını da şiddetle temin ederiz. Biz sadece akıl sağlığımızı korumak istiyoruz. Paradoksal mantığı geçtik, hiç değilse Aristo mantığı seviyesinde akli dengelerimizi muhafaza etmek istiyoruz. İlkokullara, ortaokullara, liselere mantık ve felsefe derslerinin yeniden konulmasını istiyoruz; memleketi kurtaracak yeni nesiller yetiştirmek için değil efendimiz, sadece bizden sonraki nesillerin kendini kurtaracak derecede i'zan sahibi olabilmeleri için bu lütfu esirgememenizi istirham ediyoruz. Eğer bu küçük ricamızı yerine getirirseniz söz; bu müddet zarfında vatandaşlık vazifelerimizi eskiden olduğu gibi yine harfiyyen yerine getireceğiz, hatta seçimlerde oy bile kullanacağız.

Biz yandık, bari onlar kurtulsun efendimiz

Aziz okuyucularımın bayramını tebrik eder, saadetler dilerim.


Kaynak (Arşiv)