Sitem!
"Geriatri", aslınca kocamışlık hastalığı demekmiş ve eğer o kısacık haberde okuduklarımı yanlış anlamadıysam genç yaşta uzviyetin yaşlılık belirtileri göstermesi anlamına geliyormuş. Gazi Üniversitesi Geriatri Merkezi'nin açılışını teşrif eden Cumhurbaşkanımız, "Asıl gençlik yorulmayan toplum işidir. Yaş işi değildir. Eğer toplum yorulmuşsa, bıkkın ve bezgin hale gelmişse yaşlı sayılmak için 75 yaşını beklemeye lüzum yok, 30 yaşında da yaşlı sayılırsınız." buyurmuş.
Anadolu'da ilerlemiş yaşına rağmen son derece genç, dinç ve sağlıklı görünenler için daima, "Onun harmanına kar yağmaz." teşhisi koyulur; bu, biraz da zamanın germ ü serdine lakayd kalmayı başarabilmiş olmanın, hiçbir şeyi tasa edinmemenin tarifidir ve hiç de makbul bir manada kullanılmaz. Halbuki üzülmek, tasalanmak, tepki vermek her ne kadar insanı yıpratsa da insani değerlerdir; insani değerlerin de bedeli vardır ve bu bedeller tabir caizse biraz "geriatrik" hasara müncer olurlar.
Gazi Üniversitesi'nin Geriatri Merkezi açmasını, günün mana ve ehemmiyetine uygun bir tedbir olarak niteliyorum. Halk sağlığı ve hususen "içtimai hıfzıssıhha" emniyeti için sadece Gazi Üniversitesi'nde değil, memleketin her yerinde birer geriatri merkezi açılsa sezadır. Vakıa çağdaş tıp teorisi, hastalığı vukuundan sonra tedavi etmekten çok önce marazı kaynağından ortadan kaldırmayı ön plana alıyor. Bu durumda geriatri merkezlerini çoğaltmaktan ziyade, toplumu erken yaşta kocatan faktörleri izale etmek, toplum hekimliği açısından daha doğru bir "etik" tercihtir.
Anayasanın 56. maddesinde devlet, "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkına sahiptir (...) Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak... amacıyla..." derken bu görevi bonkörce bir tavırla uhdesine alıyor. Anayasayı yazanlarla uygulayanların aynı dille konuştuğunu bir gün görebilecek miyiz?
Haberde Sayın Cumhurbaşkanımızın ilerleyen yaşına rağmen devam eden dinamizminin sırrını açıkladığı belirtilmesine rağmen topu topu çift sütuna sekiz satırlık metinden bu sırrı öğrenmek kabil olmuyor; ama bir ipucu yakalamak mümkün: "Eğer toplum yorulmuşsa, bıkkın ve bezgin hale gelmişse yaşlı sayılmak için 75 yıl beklemeye lüzum yok. 30 yaşında da yaşlı sayılırsınız." ifadesi, çareyi değilse bile hastalığın seyir sürecini pek güzel anlatıyor: Türk toplumu, hayli senedir toplum mühendislerinin elinde kadavra muamelesine reva görülmekten ötürü yorgundur, bıkkındır ve bezgindir. Bu toplum, yıllardan beri aklın hıfzıssıhhasını yerinden uğratan siyasetlerle, tertiplerle ve -maalesef- tedbirlerle geriatri merkezlerine muhtaç hale getirilmiştir. Ne yazık ki Türk toplumu "harmanına kar yağmayan" bir toplum olmayı hala öğrenemedi. İzzetinefsine, vekarına ve değerlerine yönelen her saldırı, bu toplumun bağrını tam da "iman tahtası"ndan vuruyor. Keşke 75 yaşında bile bir delikanlı gibi dinç ve enerjik kalabilecek bir "eskiv" (ıskalatma) kabiliyetine sahip olabilseydi; keşke "gamsız"lığı, her şeye rağmen hayata tutunma, dinç ve neş'eli kalabilme aracı gibi bir hayat tarzı olarak benimseyebilseydi; olmadı, bir türlü gamsızlığı öğrenemedi; maruz kaldığı her manipülasyon bu toplumu kocatıyor: Boşa koyuyor dolmuyor, doluya koyuyor almıyor ve böylece sinnen genç ama akıl hıfzıssıhhası itibariyle geriatrik bir toplum haline geliyor.
Sayın Cumhurbaşkanımıza uzun ömürler dileriz, hayatının 75. baharında bir delikanlı gibi genç, dinç ve yaşama sevinciyle dolu olması ne güzel. Ne var ki, daha yirmi yaşlarını sürmekte iken 75 yılın mihneti altında ezilmiş gibi geriatrik semptomlar gösteren bir gençlik kitlesinin de Cumhurbaşkanı olmak sıfatıyla biz sayın devlet başkanımızın, geriatri merkezinin açılışına şeref vermek yanında, toplumda geriatrik semptomları önleyici siyasi irade süreçlerinin açılışlarını da teşrif etmesini beklerdik.