Şıracının şahidi bozacı; bize ne?

-Hocam duydun mu; bütün haber kaynaklarında sözleşilmiş gibi tekrarlanan ifadeye göre "Bir şarap firmasının sponsorluğu" ile Topkapı Sarayı'nın dış avlusunda bir konser düzenlenmiş ve o "bir şarap firması" konserin afişlerinde, dinleyicilere şarap ikram edileceğini de duyurmuş; ne buyrulur?

-Bana ne yahu?

-Hocam, İdil Biret konseriymiş bu; klasik müzik.. üstelik bir virtuoz. Klasik müzik konserinde şarap içildiği nerede görülmüş?

-Bana ne yahu bana ne? Bir firma sponsor olmuş; öteki konser vermeyi kabul etmiş. Dinleyiciler memnun, hatta içlerinden birisi diyor ki, "şarabımı almışım uzanmışım otların üzerine, İdil Biret'in piyanosundan yükselen melodiyi dinleyerek..." diye nasıl mayıştığını anlatmış. Konseri verenin de şikâyet ettiği yok. Alan razı, satan razı, sana ne oluyor ki, anlamadım?

-Ama hocam, orası mukaddes mekân değil mi?

-Pardon, niçin mukaddes mekân oluyor ki? Konser Aya İrini'nin önündeki alanda. Hıristiyanların bir şey dediği yok. Bizimkiler alınmış sadece, "Hırka-ı Şerif Dairesi"ne yakın diye. O civarda yüzlerce içkili lokanta vesaire var. Onların hemen burnunun dibinde Ayasofya var, Firuzağa var, Sultanahmet var, kıyamet kadar türbe, mescid var. Topkapı Sarayı'nın ise kendinden menkul bir kudsiyeti yok. Tarihî hâtıradır o kadar. Kutsalın ölçüsünü bu kadar yayarsan, İstanbul'da yere basmaya hayâ edersin çocuğum; abartmayalım lütfen!

-Ne yani, bu işte densizlik yok mu?

-Var veya yok; bana ne, sana ne? Biz densizlik zâbıtası mıyız ki, her münasebetsizliğe elde bir kova su ile seğirtelim?

-Yani ooh, isteyen içsin öyle mi şarapları?

-Aynen öyle; devletin zabıtası, kanunları var; üstüne üstlük içki âdâbı var, konser âdâbı var. Nerelerde ne tazakkum edilip edilmeyeceği bellidir bu memlekette. Evet konserde içki yanlış, klasik konserde iki kere yanlış, Aya İrini'nin önünde üç kere yanlış (Vaktiyle ibadethâne idi; saygı gösterilmek gerekir), Topkapı avlusunda içmek dördüncü yanlış. Yanlışın beşincisi ise bunca densizliği ciddiye alıp protesto etmeye kalkışmak. Nedir o surların önünde namaza durmak filan; protestonun da âdâbı var...

-Ama bak ikaz ediyorum; kızarlar sana bunları okuyunca...

-Kızarlarsa kızsınlar, ne yapayım yani. Birisinin aklına güzel bir eylem attıralım diye harika bir fikir gelir, ceremesini sonradan hepimiz çekeriz. Abartılı işler bunlar, katılmıyorum!

-Fakat Hürriyet'le Milliyet de sponsor olmuşlar konsere?

-Bana ne, sana ne, kime ne?.. Ha, protesto etmek herkesin hakkıdır fakat protesto üsluplu olacak; kınadığın kişiyi, kurumu haklı mevkiine tırmandırmayacaksın. Öyle zarif, öyle akıllıca yapacaksın ki duyan "aferin, zekâ ürünü, helal olsun çocuklara" diyecek. Bak, Genç Siviller de protesto gösterisi yapıyorlar aradaki üslûp ve ince fikirlilik farkına dikkat ettin mi? Nitekim, İdil Hanım'ın kocası Şefik Bey hemen, "burada bir katliam yaşanabilirdi" diye ekşimiş üst perdeden.

-Kıssadan hisse?

-Adın Müslüman'sa bu memlekette, aklına geleni yapmadan önce üç, hatta beş kere, onbeş kere düşüneceksin. Senin sırtında sırça yükü var çünkü. Bu yük ağır ve değerli. Biz ne ahlâk zabıtasıyız ne de sanat komiseri. Başkasında kusur arayacağımıza kendi kemâlimizin noksanını düşünsek başka şeye zaman kalmaz.

-Netice?

-Yarasın diyorum; Çaykovski ve şarap. Yarasın, yakında mangal partisi refakatinde Rahmaninov konseri de yapsınlar; biz de kenardan güleriz hoş olur.


Kaynak (Arşiv)