Silahlı Kürtler, Sevr mi istiyor?

Silahlı Kürt muhalefeti, yakın zamanlara kadar insaf ve vicdan sahibi herkesin teslim ettiği gerekçelerle zora başvurmak zorunda kaldıklarını söylüyor, “Derdimizi anlatmak için başka çare yoktu” tezini savunuyorlardı.

Bu şikâyette haklılık payı yüksekti; geri kalmışlık, baskı, kimlik ve dil problemleri, üniter esasa dayalı bir ulus devlet modeli içinde farklı etnisiteye mensup yaşamanın sıkıntıları ve daha fazlası... Bunları herkes biliyor ve yeterince tekrarlandı. Bazı Kürtler, bir asrı aşkın zamandan beri bu ve benzeri gerekçelerle hak arıyor, silah kullanıyor ve devlete isyan ediyorlar; fakat çok yakın bir zamanda şiddet yanlısı Kürtlerin ezberini bozan önemli bir şey oldu. Genel seçimler yapıldı. Bu seçimleri, yeni ve demokratik bir anayasa yapmayı vadeden parti tek başına kazandı, silahlı Kürtlerin Meclis’teki uzantısı durumundaki bir başka siyasi parti 30’un üstünde vekil çıkararak grup kurmayı başardı. Artık yeni anayasa çalışmaları esnasında Kürt taleplerini tatmin edecek uygun bir çerçeve çizilebilirdi. Hepimiz büyük bir iyimserlikle, demokratik hak arama ve müzakere sürecinin işlemesini, silahların değil, siyasetin konuşmasını bekliyorduk...

Olmadı, şiddet yanlısı Kürt politikacıları anlaşılmaz şekilde uzlaşma zemininden uzaklaşmaya başladılar. Önce parlamento boykot edildi, ardından “Sizin meclisinizi tanımayız; kendi işimizi kendimiz görürüz” anlamına gelen garip bir demokratik özerklik kararına varıldı ve aynı gün 13 asker pusuya düşürülerek öldürüldü. Daha çirkini ve vahimi silahlı Kürtler, güçlerinin yetebildiği yerlerde devletin açık hedeflerine saldırmaya, üstelik mübarek ramazan ayının oruçlu günlerinde adam öldürmeye başladılar.

Demokratik mâhiyet gösteren Kürt taleplerinin Ankara’da iyi niyetli ve etkili muhataplar bulması, silahlı Kürtleri paniğe uğratmış görünüyor. Bu yüzden bahanesiz saldırı ve cinayetler safhasına geçildi. Ramazan ayında PKK’nın işlediği cinayetler bir savaş ilanıdır ve savaş ilan edildikten sonra artık bahane üretmeye bile gerek görmüyorlar.

*

Kürtlerin asırlık mağduriyet edebiyatı şimdi hızla çöküyor. Ne var ki bu, dile getirilen Kürt taleplerinin yersiz ve yanlış olduğu anlamına gelmiyor. Bazı Kürtler, kendilerini dinlemeye ve acılarını anlayıp yaralarını sarmaya hazır, iyi niyetli ve önyargısız muhatapların varlığına rağmen şiddetten vazgeçmiyorlar. Ne kadar gariptir ki silahlı Kürtlerin sözcüleri ise hâlâ alıştıkları üzere mağduriyet edebiyatını sürdürüyor ve şiddete dayalı siyaseti kınadıklarını bir türlü söyleyemiyorlar.

Sebebi açıktır; bazı Kürtlerin devlete çektiği silah, diğer Kürtleri de tehdit ediyor ve öldürüyor. Silahlı ve isyancı Kürtler, silahsız ve barışçı Kürtleri de baskı altında tutuyor; seçilmiş Kürt politikacılarının bile bu tehditten kaçınamadıkları bilinen şeylerdendir.

Son cinayetler, öteden beri kamufle edilen ve yarım yamalak söylenen gerçeği açıkça ortaya koydu: Silahlı Kürtler, öteden beri ima ettikleri gibi Türkiye’den bölünmüş toprak ve bu toprak üzerinde tam egemenlik kurmak istiyorlar. Bu maksat için öngördükleri metot şöyle bir şey olsa gerektir:

1- Toplumun sağduyusunu çılgınlık, cinnet noktasına getirecek derecede zıvanadan çıkaran eylemler, toplu cinayetler işlemek, kitleleri kışkırtmak, oluk oluk kan akmasını sağlamak (Şu anda yapmaya çalıştıkları şey budur).

2- Sade Güneydoğu’da değil, Türkiye’nin her yerinde toplu ve kanlı Kürt-Türk çatışmalarını tahrik etmek.

3- Bu esnada Güneydoğu’da bazı pilot şehirlerde tam bağımsızlık ilan ederek halkı silahlandırmak ve uluslararası güçleri hakemliğe davet etmek; duruma el koymalarını, barış gücü göndermelerini ve Sevr benzeri bir haritanın yeniden işlerlik kazanmasını sağlamak!

Aradan 90 yıl geçtikten sonra Sevr paçavrasının öngördüğü Kürdistan’ın yeniden gündeme getirilmesi çok dikkat çekici. Bundan bir ay kadar önce Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın Ağrı Dağı hakkında söylediklerini hatırlayınca manzara bütünleniyor. Sevr haritası, bugün bile fanatik Ermeni ve Kürt unsurlarının fantezilerini süslemektedir. Oysa ki “Milli Mücadele’de biz de vardık, Cumhuriyeti birlikte kurduk” edebiyatını savunanlarla, PKK’nın vücut ve eylem dili birbirini yalanlıyor.

Vaktiyle buruşturup attığımız Sevr şartlarını ve haritasını bir yerden bulup yeniden okuyun; fevkalade zihin açıcı bir tesir yapıyor.


Kaynak (Arşiv)