Seyrantepe Galatasaray'ındır

Birkaç gündür hızı kesildi gibi görünüyor; halbuki neredeyse yirmi günden beri yevmiye yüzlerce e-mektup geliyordu Seyrantepe konusunda.

"Seyrantepe de nedir; nereden çıktı şimdi?" demeyiniz: İnternetle biraz nispeti olan herkesin "Seyrantepe" adını duyunca tüyleri diken diken oluyor çünkü.

Efendim konuyu kısaca özetleyelim: İstanbul'da, zannımca Şişli ilçesi belediye hudutları dahilinde Seyrantepe diye Hazine'ye ait bir arazi varmış. Galatasaray Kulübü bu arsaya, evvelen ağzı gözü düzgün bir stadyum ve müştemilatı cinsinden tesisler kurmak maksadıyla talip olmuş. Hükümet de, "niçin olmasın, ihâleyle açık artırmaya çıkarırız, alırsınız" demiş. Mesele kısaca bu.

Galatasaray Kulübü'nün içinde bulunduğu fizik ve moral kondisyon düşkünlüğüne uzun vadede ilâç gibi iyi gelecek bir proje bu. Fenerbahçelilerin canla başla Seyrantepe işine takoz koymaya çalışmalarından ve eski tâbirle mefhumun muhalifinden hareketle böyle anlıyorum meseleyi.

Fenerbahçe taraftarları kendi aralarında organize olmuşlar; zaten bütün kuva-yı medyanın Fenerli yöneticiler elinde zebûn bulunduğunu görmezden gelip, "haydi arkadaşlar, Galatasaray'a bu güzel parçayı yedirmeyelim" kavliyle harekete geçerek bilcümle basın mensuplarına, yazar-çizer takımına, parlamenterlere, hâsılı kamuoyu yönlendirmede zerre miskal dahli bulunması muhtemel herkese e-mektup göndererek kampanya açmaya karar vermişler.

Ne kadar demokratik ve terbiyeli bir yaklaşım değil mi? Ama "miktar" diye bir kavram var; "had" diye bir şey var; hani "haddi aşarsanız zıddına inkılâb eder" diye tarif edilen durum. Nezaket güzel bir şeydir meselâ ama abartırsanız nezaket olmaktan çıkar, başka bir şey haline dönüşür, onun gibi bir şey. Bu konuda adresime gelen ilk mektubu kemâl-i sâfiyetle açıp okudum; bilgilendim, maksad hâsıl oldu. Lâkin Fenerli taraftarlar, "bir taneden, on taneden, yüz taneden bir şey çıkmaz; bu yazar takımı okuduğunu anlamaz cinsinden bir garip makûledir; binlerce onbinlerce yollayalım ki anlaşılsın" diye düşünüyor olmalılar ki, gazetenin mektup servisindeki kotamız, daha günün yarısında dolmaya, sair mektuplar geri dönmeye başladı.

Sil sil bitmiyor! Üstelik aynı metin. Alıcı kısmına yüzlerce adres yazıyorsunuz, bir tuşa dokununca mektup saniyede yüzlerce adrese gidiyor.

Bunun adı da kamuoyu yapmak oluyor!

Hayır olmuyor; artık yetti. Başlarda "Galiba GS'a, diğer takımlara yapılması mutad devlet ikramlarından daha esaslı bir parça düşmüş galiba" diye düşünürken şu anda Seyrantepe projesine cân-ı yürekten iştirak ediyorum.

Detaylarını bilmiyorum; belki de bu projeyle GS lehine, Hazine aleyhine esaslı bir menfaat aktarımı söz konusudur ama şu noktadan sonra umurumda bile değil. Seyrantepe arazisi GS'a tahsis edilmeli ve sair müşteriler ihâlede GS'a anlayış gösterip bu harikulade projenin hayata geçmesi için centilmenlik göstermelilerdir.

Bu arada "Seyrantepe" kampanyasından ilham alarak son günlerde posta kutularını gereğinden yüz kerre fazla tâciz etmeye başlayan Trabzonspor taraftarlarına da, "haklı olmak her şey değildir; haklı kalmak da önemlidir" sözünü hatırlatmak isterim. Anladık federasyonu ve takımınıza yapılan haksızlığı protesto ediyorsunuz ama bizim ne kabahatimiz var? Nitekim bugünlerde de "Federasyonu protesto ediyoruz" başlıklı bir metin yüzlerce, binlerce kere posta kutularına düşmeye başladı.

Hiç güzel olmuyor; tam aksine bu tip mektuplardan illallah diyenler, neticede "Bana ne birader Trabzonspor'dan" diye düşünmeye başlıyor.

Hâsılı kelâm Seyrantepe projesini kendi cirmimce destekliyor ve Trabzonspor'un uğradığı iddia olunan haksızlıktan ötürü "bana ne" diyorum.

Bunu siz istediniz çünkü ey mektup sahipleri!

15 Mayıs Pazar günü saat 11'de Ankara'da Sıhhiye Meydanı'nda başörtüsü konusundaki demokratik taleplerin seslendirilmesi maksadıyla "Beyaz Buluşma" isimli bir miting tertiplenmiştir. Duyururum.


Kaynak (Arşiv)