Serdengeçti... Geldi geçti!

50’li, 60’lı yıllarda “mâneviyatçılık, milliyetçilik” kavramları topyekûn sağ muhalefeti ifade eden büyük ırmağın adıdır. Sağ yelpazenin farklı renkleri, birbirini itip kakmadan, aynı ırmakta birleşip akarlar.

Dernekler, küçük gazete ve dergiler, kitapçı dükkânı, kıraathane gibi küçük mahfillerde buluşulur, dertleşilir, heyecan ve öfke paylaşılır. Biri iktidar, öteki küçük muhalefet nâmıyla bugünün meclisinde temsil edilen sağ cenah, henüz partilere bölünmemiştir. DP ve AP bu dönemde ırmağın orta yerinde sâkin ve durgun akan ana kitlenin vekâletini almayı bir şekilde başarmışlardı.

Kendisine doğru dürüst bir isim bile verememiş bu hareket, Türkiye’nin son on yılına fiilen damgasını vurdu, tek başına iktidar oldu ve kendisini şimdi muhafazakâr demokrat sıfatlarıyla niteliyor. Nerelerden nerelere gelindiği, büyük ırmağın nasıl ayrı kollara ayrılıp farklı isimlerle tesmiye olunduğu kamuoyunun pek mâlumu değil. Ne de olsa bu “ana kitle”, sol cenahına nazaran bir miktar kendini anlama ve anlatma özürlüsü sayılır. Gençlik arkadaşım Prof. Dr. Cemal Kurnaz’ın “Deli Rüzgâr” adını koyduğu Osman Yüksel Serdengeçti kitabını bu mânâda bir yakın tarih araştırması niyetine okuyabilirsiniz. Serdengeçti, yukarıda beceriksizce tavsife çalıştığım ana kitlenin içinden çıkan en farklı, en dikkate değer karakterlerden biri. Hikâyesini bilmeden, anlamadan, meselâ AK Parti’nin, üstelik Milli Görüş’ün en güçlü partisinin içinden çıkıp ona rağmen tek başına nasıl iktidar olduğuna mânâ vermek kolay değildir. Hükümetten nefret edenler, Türkiye’nin ana kitlesini tanımıyorlar ama derslerini de çalışmıyorlar; tam kel-fodul hikâyesi. Serdengeçti hakkında daha önce güzel biyografiler kaleme alınmıştı; Cemal Kurnaz’ın Deli Rüzgâr’ı, seleflerinden daha kapsamlı, daha ilmî ve çok daha fazla malzeme taşıyor (Kurgan Edebiyat Yay. Ankara 2012). Kitabın 750 sayfalık, tuğla misâl görüntüsü okuyucuyu ürkütmesin, hızla ve hazla tükeniyor sayfalar zira Prof. Kurnaz, ehl-i kalemden bir edebiyat âlimidir ve ulemâ beyninde kalem işlekliği ile mâruf olanlar nâdirattandır.

İsteyenler bu kitapta ana kitlenin maruz kaldığı ayrışmanın izlerini sürebilirler; meselâ ilmî araştırma yapmak isteyenler için kullanışlı bir müracaat kitabı ama bana göre asıl değeri, Osman Yüksel Serdengeçti’nin hayat hikâyesi ve mücadelesinde izlerini sürmek gereken o büyük heyecan ve öfkenin kökleridir. O devrin maneviyatçı kanaat ve fikir önderlerinin hemen hepsiyle yolu kesişmiş, etkilemiş, etkilenmiş coşkun ve cerbezeli bir ruhtur o. Biraz da doğduğu toprakların (Antalya-Akseki) hırçın, asî ve alımlı tabiatını aksettirir; kitabın son faslındaki “Tabiat” başlığı altında iktibas edilen harikulâde dağ tasvirleri, edebiyat kitaplarına konulacak derecede zarif ve temiz bir Türkçenin eseri. Enikonu iyi şair, kalemi kuvvetli, Türkçesi ve edebî zevki yüksek fakat milliyetçi-muhafazakâr kamuoyu Serdengeçti ismini daha çok adıyla özdeşleşmiş meşhur nükteleri ile tanıyıp biliyor. Rahmetlinin hâtırasına biraz haksızlık ediyoruz galiba; o yüzden, Cemal Kurnaz eserine “Nükteleri” faslını bilerek koymamış ve bu bence isabetli bir karardır.

Büyük dâvâ adamlarının da gündelik hayatları, ufak tökezlemeleri, ârızaları, belki birilerine sevimsiz gelen halleri de olur elbette; biyografi yazarlarını zorlayan ayrıntılardır bunlar ama insanları faziletleri, kusurlarıyla beraber değerlendirildiğinde gerçek değerini kazanıyor. Serdengeçti’nin hayatında önemli yer tutan H. Üzmez’i nasıl değerlendirdiğini okuduğumda, zihnimdeki izinin bütünlendiğini hissettiğimi söyleyebilirim. Kitapta böyle ayrıntılar da var. Serdengeçti Ağabeyimize rahmet olsun; Cemal kardeşimi ise eserinden ötürü imrenerek kutluyorum.


Kaynak (Arşiv)