Sekiz senede tıp bayağı ilerlemiş yahu!
Meclis henüz yeni olduğu için bu CHP milletvekili hanımefendinin ismini öğrenemedim fakat ilginç elbisesi sebebiyle çekilmiş fotoğrafı gazete ve haber sitelerinde yer aldı. Vekilimiz, siyah biyelerle süslenmiş sıfır yaka şık beyaz tayyörünün ceket kısmına tam kalbinin üzerine siyah renklerle bir altı ok amblemi nakşettirmiş. Dedik ya, şık kıyafet, yakışmış; Meclis'te erkek vekillerin rutin haline getirdiği ciddi koyu renk takım elbise kalabalığı içinde estirdiği farklı güzellik hepimizin dikkatini çekti; hoşumuza gitti.
Kadınlar Meclis'e yakışıyor.
Elbette fark ettiniz, bu işte bir tuhaflık yok muydu yani? Meselâ bir başka bakışla bu vekilimizin seçtiği elbise ile düpedüz siyasi görüşünü aksettirmesi size de garip gelmedi mi? Halbuki bundan sekiz sene önce yine bir hanım milletvekilimiz, sırf kıyafetinden ötürü Meclis'te yemin ettirilmemiş, koca koca milletvekilleri, "dışarı, dışarı..." diye fanatik futbol seyircileri gibi aleyhte tezahürat yapmışlardı.
Nasıl utanmıştık, hatırlıyorsunuz elbette; unutulur gibi değildi çünkü.
O gün Merve Kavakçı'nın nasıl bir kıyafet giydiğini hatırlamıyorum; şüphesiz o da şıktı ama onun kıyafeti, 1999 yılında giyim kuşamı ile siyasi bir görüşü aksettirdiği için kınandı, ayrıksandı ve cezalandırıldı. Neticede o hanım milletvekili sadece Meclis'ten "dışarı" edilmekle kalmadı; vekillik sıfatı da kaldırıldı.
Aradan sekiz sene geçmiş, sekiz senede epey ilerlemiş, "Anadolu aydınlanması"ndan nasiplenmişiz; artık hanım vekilleri kıyafetleriyle politik görüşlerini yansıttıkları için birtakım "engizitörler"in yaptığı gibi cadı avına tabi tutmuyoruz; hoşça bir tebessümle bakıp geçiyoruz. Şimdilerde çoğumuz şöyle düşünüyor: "Üstüme iyilik sağlık, bir milletvekili, siyasi görüşlerini dışa vuran bir kıyafeti Meclis çatısı altında giymeyip de nerede giyecek?"
Doğrusu da bu; doğru fakat çocuksu denecek ölçüde naif bir mantık; haydi küçük bir faraziye yürütelim: Tam da kalbinin hizasına altı ok nakşettiren hanım vekilimiz, şıklığını yine üzerine altı oklar işlenmiş bir başörtüsüyle tamamlamaya kalkışsaydı, şu anda nurtopu gibi bir siyasi krizimiz olmayacak, ekran maydanozları "zabbaha gader" bu "iskandâl"i tartışmayacaklar mıydı?..
Henüz ismini öğrenemediğim CHP'li hanım vekile yasama hayatında başarılar diliyor; seçtiği kıyafetle bilerek veya bilmeden eski bir utancımızı hatırlattığı için ma'şeri vicdan adına teşekkür ediyorum.
Sekiz senede tıp bayağı ilerlemiş; bu iyiye işarettir.
Bu arada Sayın Abdullah Gül'ün devlet başkanlığına adaylığı meselesinde naçizâne fikrimi ifade etmek isterim. Yeni Meclis'te bu göreve en layık isimlerin başında şüphesiz yine Sayın Gül geliyor fakat adaylıkta ısrar etmek yerine feragati tercih etmesi, ülkemizin daha çok hayrına olacaktır. Gül'ün feragati, neticede CHP'nin yenilmek bilmez genel başkanı tarafından "işte sözümüze geldiniz" şeklinde böbürlenmeye yol açabilir; böyle şeylerin üstünde durmak gerekmez. Sayın Gül'ün adaylığını engellemek için demokrasiyi 367 yerinden bıçaklayan CHP'ye ilk cevabı millet, cevabını iki hafta önce vermiş bulunuyor (ikinci tokat ise "sol birleşiyor" nakaratıyla CHP listelerinden Meclis'e kapağı seren DSP milletvekilleri tarafından atıldı!).
Abdullah Gül en güçlü olduğu bir anda adaylıktan çekildiğinde siyaseten büyüyecek ve istisnasız herkesin saygısını celbedecektir.
Dik durulması gereken yerde dik durulmuştur; şimdi mesafe alma, Türkiye'yi rahat yönetilebilir bir atmosfere taşıma zamanıdır diye düşünüyorum.