Sayın Büyükanıt'a vatandaştan açık mektup

Son günlerde karargâhınızın internet sitesinde yer alan bildiriler, basında vizyona yeni girmiş filmler kadar heyecanla karşılanıyor, yorumlanıyor ve Türkiye'nin kamu düzenini etkiliyor. Bu meyanda 8 Haziran tarihli Genelkurmay bildirisini dikkatle okudum.

Özetle terörün Mayıs'ta tırmanacağını, bu münasebetle barış, hürriyet ve demokrasi gibi yüksek insanlık değerlerini kötüye kullanan kişi ve kuruluşların gerçek yüzlerini görmek gerektiğini, bunların ulus devlet modelini çağdışı bulmak gibi çarpık bir düşünce içinde olduklarını söyleyerek terörün bu fikirlerden cesaret aldığını ama ordunun bu tür saldırılara gerekli cevabı vereceğini söylüyor ve neticede diyorsunuz ki: "Türk Silahlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir."

Mesajınızı doğru özetlediğimi zannediyorum ve sıradan bir millet ferdi olarak fikirlerimi dikkate almanızı diliyorum.

Sayın Büyükanıt, son cümlenizden hareketle milletin "kitlesel bir refleks" göstermesi gerektiğinden bahsetmektesiniz: Bundan muradınız sokaklara çıkıp teröre karşı miting düzenlememiz ise bunu yaparız. Terörün son bulması için son 25 senede katlandıklarımızın yanında mitinge gitmek nedir ki?

Senelerden beri evlatlarımızı "Evvel Allah, sonra komutanlarına emanet" ederek askere yolluyoruz. Güneydoğu'da görevlendirilmemek için hile ve desise çevirenleri, torpil arayanları ayıplıyor, bu gibi şeyleri aklından geçirenleri sokağa çıkmaz hale getiriyoruz. Ordumuza saygı ve sevgi duyuyoruz; çünkü biliyoruz ki ordusu karikatürleşmiş bir milletin ırzı ve vakarı olmaz.

Bu arada "vergilerimiz nereye gidiyor" diye yarım ağız mırın-kırın da etmiyoruz; miting diyorsanız yaparız, birilerine mektup yollanacak, imza toplanacaksa ona da varız. Eğer kitle refleksi ile başkaca demokratik bir eylem murad ettiyseniz ona da hay hay deriz; zira biz terörü silahla önlemenin, silahlı güçlerimizin işi olduğunu biliyoruz. Bu işi bizzat millet yapmaya kalkışırsa ortalık birbirine girer; bu işi ordu yapacak, devletin güvenliğini silahla korumak ordunun en asli görevi.

25 senedir terörün bitmesini bekliyoruz; bitmiyor. "Niçin bitmiyor arkadaş, ne lazımsa veriyoruz, niçin evlatlarımızın kaatilleri cımbızla yakalanıp da adaletin karşısına çıkartılmıyor; bu kimin ihmâli, kimin savsaklamasıdır" da demiyoruz: Bilmediğimizden değil Sayın Büyükanıt, devlet terbiyemizden ötürü susuyoruz. Takdir edersiniz, 25 yıl az zaman değil.

Siz bugünlerde mütemadiyen basına demeç verip Kuzey Irak'a müdahale ile ilgili spekülasyonlar açıyor, hükümeti siyasi bir karar vermeye zorluyorsunuz. Bunlar yüksek işlerdir ve biz pek anlamayız; ama ülkemiz hudutları içinde bir türlü temizlenemeyen mayın tuzaklarını kuranların, günübirliğine Irak'tan gelip alelacele yine oraya sıvışmadıklarını da tahmin edebiliyoruz. Evvela, -dağı taşı asfaltlamak teklifini saymazsak- şu mayın meselesinin topyekun halli gerekmiyor mu efendim? Mâkul bir esbâb-ı mucibe gösterirseniz değil Kuzey Irak'a, Basra Körfezi'ne kadar sefer etmeye hazırız ama önce hudut dahilindeki eşkıyayı, çakalı bir güzel sindirmenizi, eline silah alıp dağa çıktığına pişman etmenizi, ardından dönüp, "Milli hudutlar içinde âsâyiş berkemâldir aziz milletim" diye tekmil vermenizi bekleriz.

Fakat görüyorsunuz; bazı şeyler, geceyarıları internet sitesine bildiri koymak, kokteyllerde ayak üstü mesajlar vermek kadar kolay olmuyor. Sizden orduyu siyasetten uzak tutmak için mutad titizliği göstermenizi, Cumhuriyet ve rejim bekçiliğinde vatanın sivil evlatlarının dirâyetine de güvenmenizi ve dirliğimize göz dikenleri doğduğu güne pişman etmenizi istiyoruz; bu meyanda bize terettüp eden vazifeleri hakkıyla ifâ edeceğimizden emin olmanızı diler, saygılar sunarım.


Kaynak (Arşiv)