Savunmak veya savunamamak...

İşte nihâyet yapıcı ve yol gösterici muhalefet türünün olumlu bir örneği ile karşılaştık:

Eski Milli Savunma bakanlarından, MHP Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu, bütçe görüşmeleri esnasında yurtdışındaki askerlik mükellefleri için "mobil askerlik" sistemini teklif edince şimdiki Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, bu teklifi "uygulanabilir" buldu ve çalışmalara başlayacaklarını açıkladı.

İyi, güzel, mâkul da... Minicik bir eksikliği var "mobil askerlik" modelinin: İlki şu; oturma veya çalışma iznine sahip birisi olarak işçi veya işveren sıfatıyla herhangi bir sanatı veya mesleği bilfiil icra ederek yurtdışında en az 1.095 gün (3 sene) bulunduğunuzu ispat etmeniz gerekiyor (gemiciler de dahil). Diğer şartları da haiz iseniz ve henüz 38 yaşını doldurmamışsanız 5 bin 112, daha yaşlıysanız 7.668 Euro'yu peşin olarak ödemeniz de lâzım. (Bu küsuratlı rakamları, kim nasıl tesbit eder, bayılırım böyle bürokratik akıllara!..)

Mobil askerlik ilginç bir metodla uygulanacak, gençlerimizin yoğunluklu yaşadığı dış ülkelere bazı küçük birlikler göndereceğiz; gençler de orada yanaşık düzen eğitimi görerek Burdur'da 28 gün ikamet etmekten kurtulmuş olacaklar. Yine dövizle bedel ödenecek ama. Bu uygulama mâkuldür, gereklidir de yerinde-yurdunda yaşamaktan başka vebâli olmayan bizim gariban yükümlüleri kapsamıyor; bunun üzerine bazı gençlerimiz vizyonlarını genişleterek yurtdışına çıkma hesaplarına girişirken "Karabudun" kategorisine dahil olanlar, ya gidip askerlik hizmetlerini bedavaya getiriyorlar ya da "dur bakalım ne olacak?" beklentisiyle askerliklerini erteleyebildikleri kadar erteleyip "sotalı bir kanun" çıkmasını bekliyorlar.

Mobil askerlik fikri güzel. Sayın Çakmak ve Gönül'ü yapıcı ve gençlerimize kolaylık getirici bu fikirlerinden ötürü kutluyorum lâkin yetmez; hele hele Sayın Vecdi Gönül'ün, en geniş manada bedelli askerlik modeline ne zaman geçileceğini soran gazetecilere, "PKK bitmeden bedelli askerlik olmaz... Ne zaman bu konu gündeme gelse 'Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir' türküsünü hatırlıyorum. Şöyle düşünün, bir anne bana gelip de, 'On bin dolarım olsaydı oğlum askere gidip şehit düşmezdi' derse ben ona ne cevap veririm?" şeklinde konuşması da durumu kurtarmıyor. Neticede oğlunu yurtdışına çıkarma ve orada üç yıl bir yerde çalıştırma imkânı bulamayan anneler de aynı soruyu sorar ve bakan, yine verecek bir cevap bulmakta sıkıntı çeker.

Kaldı ki, askerlik süresine ve şekline dair her suale, topu Genelkurmay'a atarak cevap vermeyi itiyad haline getirmiş Milli Savunma bakanlarımızın sistem içinde ne işe yaradıklarını bugüne kadar bir türlü anlayamamışımdır; bakanlığı lağvedip bakanın görev ve yetkilerini Genelkurmay 1. sekreterliğine raptetsek pratikte ne değişir? Hiçbir şey değişmez; askerî vesayet sisteminin hükümetleri de, "Genelkurmay bize bağlıdır" vehminin getirdiği sorumluluklardan da kurtulmuş olurlar. Böyle Savunma Bakanlığı'nı herkes yapar, ben bile yaparım. İnşallah yeni anayasa çalışmaları esnasında bu sakîl durum düzeltilir de hükümetin siyasî sorumluluğundaki işleri fiilen genelkurmayın inisiyatifine terk eden savunma bürokrasisinin ne idüğü hakkında biraz imâl-i fikr edilir diye ümid ediyorum.

Gelelim bedelliye... Sevgili gençler, "millî ordu" konseptinde "bedelli askerlik" olmaz; aslına bakarsanız "dövizli" hiç olmaz. "Ama var ve oluyor işte" diyorsunuz, haklısınız; büyük patırtılar bitene kadar sabredeceksiniz; başka çâre yok; sabrederken çelişkili durumlar arasında mukayese yapmanız şâyân-ı tavsiye değildir; mutsuz olursunuz.

Mobil meselesi, esasen "dövizli" kapsamına giren gençlerimize hayırlı olsun; yeni yeni "Hababam taburu" filmleri için mevzû çıkar, iyi olur; ekşın ekşındır!


Kaynak (Arşiv)