Şarjörlü tabancayla Rus ruleti oynamak
Hâl ve gidişattan memnun olan bir kısım milletimiz henüz farkına varmamış olabilir. Vaziyet vahimdir, kısaca arz edeyim:
Diyelim ki yeni bir yolsuzluk çetesi çıktı ortaya ve dört koldan sistemli bir şekilde kamu hazinesini soyup soğana çevirmektedir. Hayatta mümkün değil ve olamaz fakat diyelim ki bu bir senaryo veya dizi senaryosu! Böyle bir çetenin yakalanması ve kanun önünde hesap vermesi teorik olarak mümkün gibi görünüyorsa da acele etmeyiniz; siz bile kabul edersiniz ki, bu haşarı çocukların hesap vermesi, –dikkat hükümetin demiyorum ha!- sadece ve ancak iktidarın rızası ile mümkündür! Abartmıyorum; bu gibi ayıp işlerde kendiliğinden harekete geçmesi gereken devlet organları, yani savcılıklar, adli kolluk ve onları düzenleyen mevzuat tamamen iktidarın kontrolünde şu an. HSYK’nın yapısını değiştiren değişiklik de, niceleri gibi Meclis’ten çoktan geçti.
Meselâ ilginç bir olay yaşandı geçenlerde... Yargıtay’daki dosyası karara bağlanan şahıs, “Beş-on gün daha bekleselerdi o dairede dengeler değişecek, iyi amcalar gelecekti; beni kasden mahkûm ettiler” diyerek ‘Yeni Türkiye’de yargının flâşlı fotoğrafını çekti. Geriye sadece AYM kaldı; onun da birkaç aylık bir vadesi var, sonrası tufandır. “Ee zaten biliyoruz, niye anlatıyorsun?” diyeceksiniz; efendim sebebi şudur: Yeni kanun düzeninin (dikkat ‘hukuk’ demiyoruz!) minicik bir kusuru var: Bu yapı bağımsız-tarafsız filân değil; süvarisine göre kişneyen bir küheylan!
Burası önemli; yandaş takımının pek hoşuna giden bu küheylân, yarın başka süvariye geçtiğinde, ilk mağduru bugünün muktedirleri olabilir; nezaketen olabilir diyorum, neredeyse muhakkak; zira boşverin ufak-tefek kanunları filân, çiğnenen anayasa maddelerini saymak bile saatlerce vakit alıyor. İki iki dört! Hukuku iktidarın keyfine bırakan bu yetkiler yarın yapanın aleyhine döner. Anlayacağınız gelecekte bir cumhurbaşkanı dilediği parti, banka, gazete, şirket, dernek veya camia aleyhinde atıp tutarak, “Bağırmalarına bakmayın, yakında başkalarını da içeri alacağız” dediğinde “Hukuk devleti nerede?” diye aranmaya hakkımız yok. Gazeteleriniz, evleriniz basılabilir, yazarlarınız eften-püften bahanelerle hapsedilebilir; mallarınıza el konulup ileri-geri homurdananlar soluğu akabinde içerde alabilirler. Komşularınız başınıza gelenleri duyunca selamı sabahı kesip “Bunlar da şöyle-böyleymiş; kapılardan ırak!” diye ardınızdan bıdı-bıdı yaparak size cüzamlıymışınız gibi davranınca n’aaparsınız?..
Diyorum ki sevgili yandaş kardeşlerim; sizinkiler devletin çivisini çıkardı, yarım-yamalak da olsa hukuk devleti yerine bir parti devleti geldi. Sizin sessizliğiniz ve “Bizim kıza da yakışıyor” yollu örtülü takdiriniz, tek parti heveslilerine cesaret verdi. Türkiye’de hukuk ‘adamına göre’ işliyor artık. Yandaş veya muhalif, iktidarı üzebilecek herkes tehlike altında. İşte o yüzden derim ki, bu keyfî yapı bir başkasının eline geçtiğinde hiç kimsenin hukuksuzluk karşısında sığınacağı bir yer kalmaz; öncelikle de bu keyfî düzene rıza gösterenlerin. Hukuk devletini bu kadar kolay harcamamalıydınız; birkaç şaibeli adam için değer miydi?
Sevgili yandaş kardeşlerim; iki gün sonra yılbaşı. Mâlum, yılbaşı demek, biraz da piyango heyecanı demektir. Hukuk devletini parti devletine dönüştürmek, şarjörlü tabancayla Rus ruleti oynamak gibi bir şey! Boş yok yani, tamamen garantili bir kumar ve bu çekilişte herkes kaybedecek. “Bize çıkmaz; zaten bilet almadım” demeyin; susup seyrediyor olmanız kâfi.
Hadi şimdi hepinize iyi yıllar sevgili kardeşlerim.