Sarıgül Kılıçdaroğlu Feyzioğlu?
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, yakın dönem siyasi tarihimizde çok dikkat çekici bir figür olarak isminden söz ettirmeye devam ediyor. Şişli seçmenlerinin teveccühüyle başarılı bir başkanlık kariyeri sürdüren Sarıgül, kariyerini siyasetin yüksek zirvelerine taşımak için yıllardır ilginç bir mücadele veriyor.
Sarıgül’ü sıradan vatandaş, en olmadık yerlerde duvarlara yazılmış ‘Çare Sarıgül’ sloganlarından tanıyor. Sahiplerinin izni alınmaksızın duvarlara adını yazdıran Sarıgül’ün amacı, olsa olsa “Yanımda ve emrim altında beni destekleyen bir hayran kitlesi var” mesajı vermek olabilir. Ne var ki ‘Sarıgül Faktörü’nün duvar yazılarından ibaret olmadığı da dikkat çekiyor. Her seçim döneminde onun adı CHP’nin koridorlarında farklı sıcaklıkta rüzgârlar estiriyor ve bir anafor tesiri yapıyor. Vaktiyle genel başkanlık mücadelesine girdikten sonra nâhoş suçlamalarla partisinden atılmış olması, bugünlerde basının en başta gelen malzemesi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı ihtirasa yakın bir şiddetle arzulayan CHP’liler, Sarıgül’le seçim kazanabilecekleri ihtimâlini çok sıcak, çok şirin bir duyguyla karşılıyorlar. Buna mukabil CHP içindeki muhalifleri, “İstemeyen taraf biz olmasak ama sonuçta Sarıgül partiye girmese” beklentisi içinde.
Kendinden bahsederken yer yer üçüncü tekil şahıs zamiri kullanarak “Sarıgül gönüllerde bitmez” ifadesine yer vermesini tebessümle karşılıyorum. Sempatik bulduğum mânâsında değil, bilakis kendini kendi beninden kopararak halka, millete, hatta insanlığa adanmış bir misyon olarak görenleri öteden beri biraz itici bulurum.
Siyaset böyle bir şey. Böyle eğlenceli ve itici durumlar siyasetin tabiatında var. Kendini yaşadığı dünyanın merkezinde görecek derecede yüksek özgüven, bir şekilde başarılı olacağına dair güçlü inanç, kitlelerin beklediği ‘kurtarıcı’ olmanın ilk önce bizzat kendisi tarafından anlaşılması gibi sıradan insanlarda eğlendirici, belki müstehzî özellikler, siyaset adamlarına güç veriyor ve onları sıradan insanlardan ayırarak farklı kılıyor. Kitleler, liderin yüksek özgüven gösterilerine bayılıyorlar.
Bu pencereden bakıldığında Sarıgül’ün yolu, müspet veya menfi tarzda CHP ile kesişecek gibi duruyor. Seçilmiş bir adam olarak kamu hizmetinde gösterdiği başarı, onu muhtemel rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’ndan hayli ileride gösteriyor. Cerbezesi, siyasete tutkusu, misyonuna adanmışlığı ve tecrübesi bakımından Sarıgül’le Kılıçdaroğlu’nun rekabete girişeceği her âdil yarışta Sarıgül favoridir. Kendisi her ne kadar aksini ileri sürse de İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığını kazandığı andan itibaren Kılıçdaroğlu ile henüz ilan edilmemiş bir yarışa gireceği de muhakkak. Bir sonraki adım CHP Genel Başkanlığı, ondan sonraki merhale ise tabiatıyla başbakanlıktır. Bir gazeteye verdiği demecindeki “Çözüm sürecini 15 günde bitiririm”, “Oyların yüzde 100’ünü alacak şekilde strateji izliyorum” gibi cümleler pek manidar görünüyor. Özellikle, “Sarıgül, büyük yolculukta Ahmet, Mehmet hesabı yapmaz, Türkiye’nin hesabını yapar. Görevi de laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni şahlandırmaktır.” sözünün atıfları çok berrak, çok açık.
Şahsi tahminime göre Sarıgül-CHP buluşması ve kaynaşması eşyanın, CHP’nin ve siyasetin tabiatına aykırı bir ihtimâl. CHP’de bu nükteyi çok önceden fark edebilecek fatânette bir hayli siyaset adamı var. Onların iç çelişkisi, Sarıgül derecesinde seçmende heyecan uyandırabilecek bir başka ismi henüz bulup ortaya çıkaramamak. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için, Türkiye’nin en kadim siyaset geleneğine sahip bir parti teşkilatından ‘budur’ dedirtecek bir aday bulamamak da pek ilginç bir nokta.
Sarıgül-Kılıçdaroğlu arasında mahalli seçimler vesilesiyle ortaya çıkan tatlı-sert rekabet, yine tahminime göre bir başka sürpriz ismin ortaya çıkmasına ve yeni bir heyecan dalgası esmesine sebep olabilir. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, davranışları, politik hırsı, demeçleri ve özellikle ilişkileri ile ‘yüksek bir siyasi kariyer’in hazırlığı içinde bulunduğu görüntüsünü veriyor.
Bakalım, bu tahminim doğru çıkacak mı?