Sağolasın siyasi İslâm!
"Otuz yıllık geçmişinde bu siyasi çizgi, üçü mahkeme kararıyla olmak üzere tam dört kere kapatıldı." cümlesini işiten herkes, "vay canına" çekmekten kendini alamayacaktır, "ne kadar tehlikeli bir şey olmalı ki, rejim, işi gücü bırakmış İslâmcı siyasetle uğraşıyor!"
Bu çok yanlış ama alışıldık bir akıl yürütme tarzıdır.
Başından bu yana Türkiye'yi kesintisiz yönetenlerin varlık ve meşruiyet sebebi "laiklik aleyhtarı" hareketler oldu; öyle ki "laiklik aleyhtarı" kıpırtı ve emareler olmasa, rejim kendini tarifte sıkıntıya girip, "Sahi, biz bu rejimi niçin kurmuştuk arkadaşlar?" diye meraka düşecek gibi görünüyor.
Peki Türkiye'de ciddi bir gericilik alameti var mı? Elbette var; ne yazık ki bu memleketin asıl gericileri, "laiklik aleyhtarı" tavır ve siyaset takip edenlerden ibaret değil. Eğer "irtica" bir geriye dönüş hezeyanı olarak tarif edilirse kimin gerici olduğu bütün çıplaklık ve kesinliğiyle belirir:
Türk Lirası bugün dolar karşısında bir milyon üçyüzbin küsur kere "geri" bir para haline getirilmiştir; bu irticaın daniskasıdır!
Orta ölçekli yüzlerce küçük sanayi işletmesi bugünlerde tası tarağı toplayıp bazı Balkan ülkelerine göçmektedir. Türkiye'nin üretim gücünü, daha düne kadar ciddiye almadığımız kenar ülkelerine ilticaya mecbur bırakmak gericiliktir.
Yüz sene önce bu memleketin okumuş çocukları batıya kaçarlardı; bugün yoksulluk ve sefalet sınırındaki yüzbinlerce insanın tek fikri, bir yolunu bulup batıya iltica etmek ise bu hale sebep olanlar bir numaralı mürtecidir.
Türkiye'de hukukun politik davrandığı, yürütme niteliğinde kararlar aldığı ve güçler ayrılığı prensibini alenen çiğnediği bizzat hukukçular tarafından ifade ediliyor. 21. asrın eşiğinde "güçler ayrılığı" gibi muasır bir siyasi hukuk cihazını çalıştırmamakta direnenler gerici değilse, kime gerici diyeceğiz?
Türkiye'de işsiz sayısı korkunç rakamlara dayandı; Türkiye'de yatırım ve istihdamın artırılması ihtiyacı bariz iken kıt kaynakları ve hazineyi hırsıza çapulcuya söğüşleten kamu otoritesinin seçimi, gerici bir tercihtir.
Büyük depremden bu yana iki yıl geçmiş olmasına rağmen, mevcut binaların dayanıklılığını artırmak yönünde siyasi irade kullanmayan bütün sorumlular gericidir.
Bu kadar gericiliği yani beceriksizliği ve akılsızlığı örtbas etmek, Türkiye'yi yönetenler için son derece ciddi bir siyasi problemdi; meselenin çözümü bir asırlık eski bir formülde bulundu; "İrtica edebiyatı".
Takdir edersiniz ki bir asır boyunca sıradan insanları böyle bir tehlikenin varlığına inandırmak için, gericiliği müesseseleştirmek, kuvveden fiile çıkarmak, görünür hale getirmek ve devamını sağlamak gerekiyordu. 70'li yılların başında kurgulanan siyasi İslamcılık, otuz seneden beri büyük bir başarı ile bu misyonu yerine getirmektedir. Sistem onlara şükran borçludur.
Rejim, siyasi İslamcılara gerçekten şükran borçludur; zira ancak onları işaret parmağı ile göstermek suretiyle kendine bir meşruiyet sahası açabiliyor; onlar rejimin kum torbası, antrenman malzemesi, konu mankeni ve top sahasıdır. Bunca yıldır bu kadar beceriksizliğe ve rezilliğe, sırf onlar devleti ele geçirmesinler diye katlanmıyor muyuz?
Sağolasınız siyasi İslamcılar; sun'i teneffüsle sistemin ömrünü uzatmak için gölgeniz bile yetiyor; elbette dün olduğu kadar bugün de sistemin size ihtiyacı vardır ve yarın da aynı sebeplerle ihtiyaç duyacaktır. İcap ederse ve kimse müşteri olmazsa sâbık Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın tabiriyle rejim bizatihi yeni bir İslamcı parti kuracak ama kendi aksaklığını gözler önüne sermeyecektir.
Bu kerteden sonra kimse "bizi kim gaza getiriyor" diye sağına soluna bakınmamalıdır.
Vatan irticâa minnettardır!