Sağol paşam

Şimdi aşağıdaki paragrafı, Zaman gazetesi adına Ekrem Dumanlı'nın veya benim, bir başka yazar arkadaşımın kaleminden çıkmış gibi okumanızı rica edeceğim.

*

Türkiye'de askeri darbeler, cuntacılığa meraklı askerler kadar, belki onlardan daha da fazla olmak üzere bir kısım siviller tarafından arzu edilmiştir. Uygun siyasi ortamlar kollanarak yapılan bu darbelere sokaktaki vatandaş da tabiatıyla "asker geldi, rahat ettik" diye düşünmüştür. Böyle çarpıklık olmaz. Siviller darbe kışkırtıcılığını terk etmelidir. Bugünkü şartlar da zaten bir askeri müdahaleyi çağrıştırmıyor. Türkiye'nin bütünlüğü ve demokratik rejim tehdit altında değildir. Genelkurmay başkanının konuşmasında terörden bahsetmesinden "sertlik mesajları" çıkarmak ayıptır. Yazılanlar, söylenenler orduyu etkilemez... Yaşar Paşa'yı pohpohlayanlar, sertleştirmeye çalışanlar var... Ama o böyle şeylerden etkilenmeyecek kadar deneyim sahibi. Siyaseti sivillerler yapmalı, asker de artık rahat bırakılmalıdır.

*

Son derece mâkul, isabetli fikirler değil mi; ama nasıl söylemeli; sizler bu gazetede bu fikirlerle çok karşılaştığınız için biraz da "bayat" görünüyor; hani mâlumun yeniden tekrarı gibi. İtiraf etmeliyiz ki öyle.

Peki bu sözlerin Kenan Evren'e ait olduğunu (bazı cümleleri anlamını bozmadan değiştirdim) söylersem, yukardaki satırları yeniden okuma ihtiyacı hissedecek misiniz? Büyük ihtimâlle öyle olacak; çünkü bu ülkede sözün kendisinden ziyade kim tarafından seslendirildiği son derece önemlidir. Lâf, sarf eden ağıza göre anlam kazanır.

Kenan Paşa'mız bu sözleri 29 Ağustos tarihli Sabah'ta Yavuz Donat'a verdiği mülakatta söyledi. Başka şeyler de söylüyor, diyor ki, "Yaşar Paşa'yı çok eskiden tanırım. Çalışmaktan yorulmayan başarılı bir komutandır. Askeri müdahale falan yapacağını zannetmiyorum. Türkiye'nin böyle bir durumu yok ki!"

Yavuz Donat'ın yorumu ise şöyle: "O Kenan Evren ki 26 yıl önce kodu mu oturtuyordu. Bugün çare demokrasi diye konuşuyor ama ne gariptir, sivil siyasetin içinde hâlâ kodu mu oturtma özleminde olanlar var."

Şu tablo, Türk siyasi hayatında son elli senenin hikâyesini anlatıyor bize; yani askerlere çerden-çöpten hadiseleri yan yana getirerek karanlık ve tehlikeli senaryolar sunan, darbe yaptırmaya kışkırtan, en hazini ise darbenin hemen akabinde hukuk allâmesi postuna bürünüp müdaheleyi meşrulaştıran sivillerin hikâyesi; hani şu "genç subaylar tedirgin"ciler takımı var ya...

Kenan Paşa emekli bir asker, eski Cumhurbaşkanı sıfatıyla rahat ve tekellüfsüz konuşuyor, son derece isabetli şeyler söylüyor ve daha önemlisi bize muvazzaf asker psikolojisinin derin köklerine dair ilginç ipuçları sunuyor. Bire bir kendi ifadesiyle, "Türkiye'nin bütünlüğü mü tehlikede, demokratik rejim mi tehdit altında?.. Var mı böyle bir şey?" diye soruyor. Tespitleri inandırıcıdır; çünkü hem hakikati, hem sıradan vatandaşın fikir ve beklentilerini aksettiriyor; buna ilaveten devletin en yüksek ve gizlilik gerektiren mevkilerinde bulunmuş bir insan.

Bir şey daha var: Samimiyet. Kenan Paşa pek çok emekli askerin aksine sivil hayata çabuk intibak edebilmiş, kendisiyle barışık birisi; öyle olmasa, devrin haleti ruhiyesini olduğu gibi aksettiren o detaylı hatıralarını kaleme almaz, çoğunun yaptığı gibi "henüz erken" veya, "bildiklerimi açıklarsam yer yerinden oynar" bahanelerine sığınırdı; çok da iyi yaptı. Okuduk, istifade ettik; yer yerinden de oynamadı. Hatasıyla-sevabıyla kendi devrinin muhasebesini yapıp köşesine çekildi.

O yüzden söylediklerinde samimiyetin eseri var; sade vatandaş gibi düşünüyor; biz de öyle düşünüyoruz.

Ordu üzerinden kışkırtıcılık yaparak suni gerginlik icat etmek isteyenlerin davranışlarını ise iki noktada özetleyebiliriz: Hak etmediği halde Türkiye'yi yöneten güce ortak olmak ve Türk halkına güvenmemek.

Teşekkürler Kenan Paşa!


Kaynak (Arşiv)