Rest!

Başbakan'ın "Basın bize kabine değişikliği telkin edemez; gerekirse biz yaparız, aksi takdirde memleket zarar görür" resti hoş görünmüyor.

Belirgin bir asabiyet hâlinin tezahürleri bunlar. Hele, "Ve bunun bir şeyler karşılığında olduğunun biz farkındayız. Bakın bu konuda bu kadar ağır söylüyorum. Bugüne kadar gelmiş iktidarlardan bir iktidar değiliz" lâfı hayli ağır. Bu gibi tansiyonlu hamlelerle siyasette inisiyatif ele geçirmek mümkün değil; netice itibariyle hükümet, bu kabil sözlerle güçlü olduğu kanaatini kuvvetlendirmiş olmuyor, bilakis zaaf işareti gibi algılanıyor ve dışarıdan bakıldığında bu çıkış, bir şeylerin başlangıcı gibi görünüyor.

AK Parti'nin tarihi, henüz bir elin parmakları adedini bile doldurmadı; kuruluşundan bir sene sonra tek başına iktidar şansını yakalayan bir partinin, iş görecek kadroları oluşturmakta seri davranması ve bu esnada ismen hatalı bazı tercihlerde bulunması kaçınılmazdı. Başbakan, kadro zaafiyetleri konusunda dışarıya karşı ketum davranmakta ısrar ediyor; aynı konuda yakın çevresiyle yaptığı samimi fikir alışverişinde bir özeleştiri yapıp yapmadığını tabiatıyla bilmiyoruz. "Biz iyisini biliriz, bize güvenin" yaklaşımı, şahsi tercih meselesidir ama normal şartlarda gelecek sene yapılacak seçimlere hazırlanan bir partinin, kadro zaafiyetleri konusunda daha açık ve samimi davranması beklenir. İktidar partisi özellikle belediyelere lâyık gördüğü insanların seçimi yüzünden, zayiatı şimdiden ölçülemeyecek derecede hasar aldı. Oysaki Milli Görüş partileri mahalli yönetimlerde gösterdikleri başarılarla kamuoyu nezdinde itibar ve güven kazanarak genel seçimlerde atılım yapabilmişlerdi; AK Parti'nin resmen aynı çizgiyi takib etmediği, farklı bir tüzel şahsiyet sergilediği itirazı tabiidir ama fiilen aynı beşeri kaynaktan istifade ederek siyaset yaptıklarını da unutmamalı.

Bana göre bir seçimlerin erkene çekilmesi, normal takvimden daha yüksek bir ihtimâldir ama öyle görünüyor ki seçimin normal vaktinde yapılması, hükümeti yıpratmaya yönelik siyasi suiistimallerden sonuç umanlara da zaman kazandırmış olacak, her hâl ü kârda AK Parti, şu anda yumuşak karnını teşkil eden kadrolarından ötürü daha yoğun biçimde eleştirilere muhatap kalacaktır.

İnsaflı olmak için her partiye neredeyse eşit miktarda dağılmış siyâsete müheyyâ insanların (kadroların) genel niteliklerini de gözden uzak tutmamak lâzım; netice itibariyle her parti, aynı insan kaynağından istifâde ediyor; bu noktada hükümetlere düşen görev, muhalefetteki diğer partilerden farklı olarak aksaklıkların üzerine süratle gitmek ve daha hızlı arınma operasyonları yapma dirayetini göstermek olmalı.

Seçim anketleri -çok sağlıklı yapılmış olsalar bile- hâl i hâzırı gösteriyor; geleceği değil. Dolayısıyla hâl i hâzırı mânidar bir veri kabul ederek seçim hesabı yapmanın eksikliği ortadadır. Türkiye'de gündem çok hızlı değişebiliyor; kamuoyunun hâfızası ise bırakınız seneleri, ayları bile kapsamayacak derecede sınırlı. Bu bakımdan seçim barajı sınırındaki partilerin göstereceği birkaç puanlık performans değişikliği ile seçim anketlerinin iyimser tahminleri, pekâlâ şaşırtıcı kriz tablolarına da yol açabilir.

Maliye Bakanı'nın durumu konusunda Başbakan'ın hayli sıkıntı geçirdiği açıktır; ondan feragat edemeyecek derecede sert tutum takınarak basınla bile karşı karşıya gelmeyi göze alması, bana göre seçimlerin beklenenden daha öne alınabileceğini gösteriyor. Maliye Bakanı ise tek yanlı şahsi kararıyla istifa edip hükümeti bu konuda rahatlatabileceği sınırı çoktan geçti; bir mânâda köprüler yıkıldı, zarlar atıldı. Âkıbeti hep birlikte göreceğiz.


Kaynak (Arşiv)