"Öyle değil mi Ali öğretmenim?"

Yılın en uzun gününü, dünyanın en uzun günlerini bir başka deyişle "beyaz geceleri" yaşayan bir şehirde karşıladık: Sabaha karşı 1.30'da bile güneş, kuzey ufkunun ardına gizlenmiş olduğu yerde birkaç saat dinlenmek istermiş gibi "gurup" ışıkları tüllendiriyordu.

O bitmek bilmeyen beyaz gecenin en uzun ikindisinde bir vakitte biz, Petersburg'da ilk mezunlarını vermeye hazırlanan Rus-Türk okulunun mezunlarından Timothy isimli Rus delikanlısını dinliyorduk. Türkiye'den gelen ilim adamı, sanatçı, gazeteci ve davetlilerden müteşekkil bir topluluğun huzurunda Timothy, kusursuz bir diksiyon ve aynı derecede zengin bir Türkçeyle bizlere ana dilimizle hitap etti. Kendisine, "Bu okulu niçin tercih ettin ve ne öğrendin?" diye soran bir gazeteciye Timothy şöyle cevap verdi.

- Anneme babama saygıyı öğrendim!

Oysa ki bundan ibaret değildi: Normal müfredatın üstüne İngilizce, Türkçe, bilgisayar, fizik ve matematik ağırlıklı dersleriyle St. Petersburg Rus-Türk okulu, Rus standartlarının çok üstünde bir kalite sergiliyordu. Sorular birbirini izledikçe Timothy, nefis Türkçesiyle zor anlaşılır ve incelikli nüktelerle dolu hazırcevaplılığı ile herkesi etkiledi.

İki gün önce ise Moskova'daki uluslar arası Rus-Türk okulunda dört Rus delikanlısının güzel sesinden "Annem" şarkısını dinliyorduk. Neden sonra bu olağanüstü atmosferin sihrinden sıyrılmaya çalışarak bu çocukları yetiştiren ve onlara emek veren genç öğretmenlere takıldı gözüm; hepsi de Türkiye'de başarılı bir eğitimden geçmiş nasiyesi temiz genç insanlardı bunlar; güzel insanlardı. Gözlerinin aydınlığında Türkiye'nin yarınını gezdiren delikanlılardı. Azı evli, çoğu bekar; ama hepsi dumanı tüten bir memleket hasretiyle kavrulan evlatlarımızdı.

Nasıl gururlandık; nasıl koltuklarımız kabardı, bilemezsiniz. Hepinizin yakından tanıdığı bir akademisyen misafirimiz, "Kendimi bir an Amerikalı gibi hissettim." demekten kendini alamadı ve ekledi,

- Harika bir duygu bu!

Kastettiği şey, Türk teşebbüs gücünün, zihin gayretinin ve emeğinin ilk defa, bize kendimizi "dünyalı" gibi hissettirecek derecede evrensel kalite ve başarıya ulaşmış olmasıydı.

Ve sonra en uzun günün en beyaz gecesinin gün batımına doğru sivrisinek gibi vızıldayan cep telefonlarından inanılmaz haberler gelmeye başladı. Yine birilerinin canı fena sıkılmış olmalıydı; "dünyalı olmak neyimize bizim?" diye celallenmişti yine birileri galiba; dünyalı olmak neyimizeydi sahi, güzel güzel birbirimizle kavga edip, incir çekirdeği doldurmaz astarsız meselelerle duran trenleri kaçırmak neyimize yetmiyordu? Tırnak muayenesinden temiz çıkacak mıydık bakalım; mendillerimiz temiz, kolalı yakalarımız ütülü, pabuçlarımız gıcır gıcır boyalı mıydı? Ev ödevlerimizi güzel yapmış, dişlerimizi fırçalamış mıydık?

Yine "teftiş" zamanıydı anlaşılan!..

*

Nasip olursa ilerde anlatacağım; St. Petersburglular Moskova'dan hiç memnun değiller. St. Petersburg bir dünya şehri; mütemeddin, güler yüzlü, kibar, sanat ve kültür soluyan bir şehir. Moskova'ya, "dünyanın en büyük köyü" derken haklılar. Bize bir "beyaz geceler" lezzetini çok görüp, neredeyse dünyanın teras katı sayılabilecek bu güzel beldede neş'emizi gölgeleyen bakış açısıyla Moskova'nın Petersburg'a bakışı arasında garip bir paralellik sezdim de hüzünlendim.

*

Prıbaltıyskaya Oteli'nin odasındaki televizyonda dünya kanallarından dünya haberlerini izliyoruz: Aynı kanalları Türkiye'den de izlemek mümkün; ama dünya gündemi yanında, Türkiye'deki anlık ve gündelik çalkantıların ne kadar önemsiz ve ne kadar herca olduğunu fark etmek için "dışarda" olmak gerekiyor galiba.

*

Olsun: Teftiş teftiştir ve çiğ yemeyenin karnı ağrımaz. Haydi çocuklar, biz yine dişlerimizi günde en az iki fırçalamayı ihmal etmeyelim. Mendillerimiz her zamanki gibi kardan ak, tırnaklarımız kısa kesilmiş ve pir ü pak olmalı. Derslerimize her zamankinden daha çok çalışmamız gerekiyor; teftiş var.

Teftişler, teftiş görenler açısından pek hoş olmasa da faydası inkar edilemez. Haydi, gücenmeyelim, kırılmayalım; küsme lüksümüz yok bizim. "Niye bu kadar temiz, niçin bu kadar başarılı ve iyisin?" diye sorarlarsa alınganlık, bikeslik göstermek yok. Demek ki, daha iyi, daha başarılı, daha temiz olmanı istiyor büyüklerimiz.

Dünya dönüyor: Bu gerçeği St. Petersburg'un büyülü ikliminde fark etmek acı; ama bu da bir kazançtır.

Değil mi Ali öğretmenim?


Kaynak (Arşiv)