Öğretmen maaşları ve Atatürk diyor ki!
Râviyân-ı ahbar ve nakîlân-ı âsâr rivâyet ederler kim, sene 1339...
Meclis'de vekil maaşları münakaşa ediliyor. Devrin Maliye vekili Gümüşhane meb'usu Hasan Fehmi Bey (Ataç) o tarihlerdeki adı ve ünvânı ile Mustafa Kemâl Paşa'ya soruyor, diyor ki, "Paşam vekil maaşlarını tanzim edeceğiz; ne kadar verelim?"
Paşa düşünüyor ve şöyle cevap veriyor:
-Muallim maaşlarını geçmesin!
Tarih metodolojisi açısından mühim bir meseleyle karşı karşıyayız; bunca yıldır tarihçi geçinirim, şahsen böyle bir menkıbe duymadım (Câhile ne mutlu!). Velâkin bu muhaverenin, "Keşke öyle olsaydı ne güzel olurdu" meâlinde bir temennînin desteklenmesi maksadıyla sonradan yakıştırılmış olması ihtimâl dahilindedir; hatta büyük ihtimâldir, hatta bana tamamen öyle geliyor.
Dua edelim ki öyle olsun; aksi takdirde bilumum milletvekillerinin hâli perişân demektir. Derhal izah ediyorum efendim. Milletvekili maaşlarının 8-10 bin lira civarlarında seyrettiğini, buna mukabil öğretmen maaşlarının ortalama 1,5-2 bin lira dolaylarında tutunduğu nazar-ı itibare alınır ve mevcut öğretmen miktarının yuvarlak hesap 650 bin rakamına ulaştığı hesaba katılırsa, umûmî gidişat ve mali dengeler bakımından Mustafa Kemal Paşa'nın verdiği tarihi talimatın uydurma olmasını temennî etmekten başka çaremiz kalmamış demektir. Hesap basit: her öğretmene vekil maaşı veremeyeceğimize göre, her vekile öğretmen maaşı ödeyeceğiz demektir.
İmdii, eğer bu tarihi talimat doğru ise buz gibi talimattır; noter tasdikli vasiyetten daha kesicidir ve anayasa hükmü, bunun yanında vızıltı kalır! Neyse ki birkaç internet dedikodusundan başka bu mübeccel anekdotu tevsîk eden işe yarar mâlumat bulamadım. Hatta size enteresan bir şey anlatayım, çok meşhur ansiklopedi sitelerinden birinde (Milli kaynaklı değil, ecnebî isimli bir site neyse ki!) tam da Büyük taarruza geçileceği esnada M. Kemal Paşa'nın bu bizim Maliye vekili Gümüşhane mebusu Hasan Fehmi Bey'in yanına gelerek, "Harp çıkacak, askerimiz aç kalırsa..." diye sızlandığını, buna mukabil Hasan Fehmi Bey'in celâllenerek, "Paşam, paşam, ben Türk askerine tek başıma altı ay bakarım icabında" diye gürlediği ileri sürülüyor. Râviyân-ı ahbar diyor ki, işte bu hadiseden sonra Hasan Fehmi Bey M. Kemal Paşa'nın gözüne girdi ve maliye vekili oldu!
Siz siz olun, internette her karşınıza çıkan şeye "Vecettü" diye atlamayınız sevgili okuyucular! İinceden inceye işletiliyor olmanız her zaman ihtimâl dairesindedir!
"Öğretmenler isyanlarda" diye başlayacaktım fakat bir yerde, "Muallim maaşlarını geçmesin" vecizesine rastlayınca kopmuş gitmişim. Evet, öğretmenler Başbakan'ın, "15 saat çalışıyorlar, iki ay da tatilleri var" sözüne çok kızmışlar. Öğretmenin biri, rutin meslek gereklerini listelemiş; tam 176 madde. Barut gibiler vallahi. Hayli mektup aldım, hepsi de ittifak etmiş gibi "Maaşım hizmetliden daha az" noktasına değinip, başka memurlarla kıyaslanmalarının haksızlığına kızmadan geçmiyorlar. Bir sendika başkanı, "Kabahati yoktur ama Milli Eğitim Bakanı istifa etsin"e kadar götürüyor işi.
Başbakan ise bugünlerde işin kolayını bulmuş gibi görünüyor; ne zaman bir mevzuda köşeye sıkıştığını hissetse bir başka tartışma gündemi icat ederek konuyu "yansıtıyor". Mesela, "Her kürtaj bir Uludere'dir. Sezaryenle doğuma karşı olan bir başbakanım ve bunu bir cinayet olarak görüyorum" şeklindeki sözleri bu cümleden. Öğretmen tepkilerinin tavana vurduğu şu günlerde meseleyi yine bir başka meseleye yansıtmayı deneyerek, "M. Kemal Paşa vekil maaşlarının öğretmen maaşını geçmemesi direktifini vermişti. Binaenaleyh yarından tezi yok, milletvekili maaşlarını asgari ücret seviyesine çekiyorum" derse hiç şaşırmam şahsen. Bu durumda sevgili vekillerimizin, "Asgari ücrete lider kahrı çekilmez arkadaş" diye tepki koyarak, aslî işlerine dönmelerini bekleyebiliriz. Böylece gündem değişir, erken seçimi tartışmaya başlarız. Liderler vekil adaylarına, "Vekil maaşının üstüne elbise ve ayakkabı yardımı benden" diye vaadlerde bulunurlar. Memur ve öğretmen maaşları unutulur. Kürtaj meselesine ifrit olan CHP tandanslı Feministler olup bitene şaşırırlar.
Sahi asıl mevzu neydi, unuttum gitti bu arada...