O fotoğraf

Her türlü fotoğraf üzerinde manipülasyon yapmak artık çocuk oyuncağı haline geldi.

Photoshop veya benzeri programlar kullanarak hiç çekilmemiş bir fotoğrafı kurgulayabilir, bir sanat yönetmeni edâsıyla sahneyi, dekoru, aktörleri üstelik büyük bir inandırıcılık ustalığıyla kareye yerleştirebilirsiniz. Fotoğraflar artık gerçeği birebir yansıtmıyor, sadece olabilme ihtimâlini işâret ediyor. Radikal gazetesinde dün yayımlanan o fotoğraf, teknik açıdan pekâlâ photoshop kurgusu olabilir; hatta Beşşar yönetiminin halkla ilişkiler uzmanları tarafından tasarlanmış bir senaryonun parçası olabilme ihtimâli bile mevcut ama savaşın ve bölgenin sosyal psikolojisi bakımından gerçeğe çok yakın duruyor. “Olur böyle şeyler” tesbiti, “Asla, kesinlikle böyle bir şey olamaz”dan daha sahici görünüyor.

Fotoğrafta yüzü siyah bir şalla kapatılmış sivil veya asker olduğu belirsiz eli tabancalı genç bir adam, caddeyle kaldırımın birleştiği yere elleri arkadan bağlanarak diz çöktürülmüş, 10’dan fazla üniformalı insana enselerinden ateş ediyor. Haberin ve fotoğrafın mahreci 14 Ekim tarihli Sunday Times gazetesi.

Fotoğraftaki menfur eylemin aykırı düşmediği hiçbir değer yok; hattâ Suriye’deki muhalifleri çok seven, destekleyenlerin bile tasvib edeceği şüpheli. Evet, savaşlar, hele hele iç savaşlar fecî şeylere sahne olur; fiilî çatışma ortamında bulunmuş askerlerin sivil hayata intibak etmekte zorlanmaları, çoğunun ağır derecede zihnî travma geçirmiş olması sebebiyledir; şudur budur ama bu fotoğraf eğer hakikat ise onu savunabilmenin de imkânı yoktur.

Yakın tarihi etkilemiş çok fotoğraf var; bunlardan iki tanesini hatırlıyorum şu an: İlki, merhum Başvekilimiz Adnan Menderes’in idam sehpasında, cellâtları tarafından çektirilmiş fotoğrafıdır ve bu fotoğraf, Türkiye’nin sonraki yarım asrını biçimlendirdi. Bir mazlumu katlettikten sonra marifetmiş gibi fotoğrafını çektirip gazetelerde yayımlatmanın bedeli hâlâ ödeniyor: O fotoğraf, Türk ordusunu, Türk milleti nazarında sevimsizleştiren bir tesir yaptı; -darbede dahli olsun olmasın- CHP’yi de asla iflâh etmedi. Türk siyasetine merkez sağ damgasını vuran o sâkin öfkenin kaynağında bu fotoğrafla zirvesine ulaşan müstehcenlik yatar.

İkinci fotoğraf Vietnam Savaşı’nda çekildi. Amerikan işgaline karşı koyan Vietkong’lu Nguyen Van Lem isimli bir sivilin, ABD taraftarı Güney Vietnam’lı millî polis şefi Nguyen Ngoc Loan tarafından vurularak öldürüldüğü andır o fotoğraf ve bütün dünya medyasına Vietnam işgalini kendi gözünden ve dilinden seyrettiren ABD’yi tek kareyle yere sermiştir; çünkü zulümdür ve zulüm asla payidar kalmaz.

Doğrusunu söylemek lâzımsa Halep’te çekildiği ileri sürülen o “fâhiş” (aşırı, istihcân derecesinde insânî duyguları zorlayıp tahriş eden) fotoğrafı gördükten sonra Suriye muhalefetine duyduğum küçücük destek sempatisini de kaybettim ve Beşşar sonrası Suriye’nin içine yuvarlanacağı kaosu daha iyi tahmin edebiliyorum. Allah Suriyeli mâsumların yardımcısı olsun!

Türkiye’nin bölgesinde büyük devlet olmak için güç politikası uygulamasını genel hatlarıyla doğru buldum hep ama Suriye’nin içişlerine karışmaktan da geçtim, dirlik ve düzenliğini doğrudan hedef alan müdahaleci siyasetin doğruluğundan hiç emin olamadım; şüphelerimi bu sütunda defalarca dile getirdim. Benim naif, daha doğrusu bön tabiatım araçlarla amaçlar arasında izah edilemez aykırılıklar fark ettiğinde “zınk” diye duraklıyor. Küçük şeyleri önemsiyorum ve O. Wilde’ın, “Günün küçük hadiseleri seciyeyi inşâ eder veya yıkar” sözünü de hep ciddiye almaya çalışıyorum. Siyaseti bu yüzden tabiatıma ters ve daima kanlı bir spor olarak gördüm; hakkını tam veremesem de yazarlık, naif tabiatlar için daha elverişli bir varoluş yeri gibime geliyor.

Beşşar’ın derin devletinde yuvalanmış Şebbiha’nın o fotoğraftaki kan dondurucu rezilliklerden çok daha ağır eylemleri, böyle cinayetleri haklı ve mâzur gösteremez ama ben bir tarihçiyim; tarih okumalarım bana siyasetin, kitaplarda pek azı kayda geçen kirli, kanlı ve utanç verici nice küçük olayların örgüsüyle vücut bulduğunu söylüyor. İnsan kendini aldatmak ve ikna etmek isterse, aradığını bulur, halbuki Kitab, “Nâhak yere bir insanı öldürmek, bütün insanlığı katletmek gibidir.” diyor.

Mahşer gününde büyük siyâsetlerden çok, küçük fotoğrafların hesabını vereceğiz; ben böyle inanıyorum.


Kaynak (Arşiv)