N’oolacak bu kiracıların hali?

-İşler iyiye gitmiyor Ahmet; fena sıkıştık. Yeni ekonomik plan da işe yaramadı. Aldırış eden yok!

-Ama efendim...

-Öyle öyle. Suriye sınırında balçığa saplandık. PKK’yı oyalama taktiğimiz tutmadı. Adamların dili kürek gibi. Olmuyor Ahmet olmuyor; uzun yıllardan beri ilk defa gündem belirleme üstünlüğümüzü kaybettik; varsa-yoksa bin küsur tane kıytırık zeytin ağacı. Gezi’den ders almadınız mı? Aklınızı başınıza alın hepiniz. Bu ülkede bizim gündemimiz konuşulmazsa kaybederiz anlıyor musunuz? N’olur o zaman hâliniz?

-Öhö, efendim başdanışmanlar başdanışmanı olarak birkaç teklif sunabilir miyim; şöyle ki; bu saray meselesi çok can yakmaya başladı. Rüzgârı tersine çevirmemiz gerek...

-E, naapalım?

-Siz şöyle bir demeç verseniz uçakta gezdirdiğiniz gazetecilerden birine; deseniz ki, ‘Kardeşim ben babamın hatırına mı yaptırdım bu koca sarayı. Hepsi millet için. On iki yıl kiralarda süründüm; ev sahibi dırdırı çektim. Kiracıyım diye duvara bir resim bile asamadım. Bunu niçin konuşmuyorsunuz? Kaldı ki sarayın tapusunu üstüme çıkarmadım. Şurada elli-altmış sene oturur sonra giderim’. Nasıl efendim?

-Fena değil fena değil; not edin bunu. Ahmet, sen de bir şeyler yap; gittiğin her vilayette turizm il müdürü gibi konuşmaktan vazgeç. Muhalefetin önüne günlerce konuşup bıdı bıdı yapacakları yeni konular atmalıyız.

-Haklısınız başkanım; Muharrem ayındayız, onunla ilgili çıkışlar yapabiliriz.

-Nasıl yani?

-Önce siz köşkte nar ve kuşüzümü taneleriyle başkanlık forsu işlenmiş kazanlarda aşure dağıtırsınız. Ardından ben Alevi kanaat liderlerinin toplantılarına katılırım. Yolumuz On İki İmam’ın yolu derim. Kerbelâ’yı unutmadık, unutturmayız derim. Dersim de bir nevi Kerbelâ’ydı derim...

-Orda dur, Ulusalcıları karşımıza almayalım. Bahçeli de köpürür...

-Köpürsün efendim. Tenkidinde isabet ederse bir, etmezse iki misli destek çekiyoruz tabanından. Kemal Bey’in tabanını da oyalarız böylece...

-Benim de bir katkım var sayın başkanım; Ahmet Bey bir cemevinde, ‘II. Mahmud’un yaptığı yanlıştı. Ordunun reforma ihtiyacı vardı ama Bektaşi ocağı söndürülmemeliydi’ desin; bizim millet zaten yalap-şap tarih tartışmalarına meraklıdır. En az bir hafta götürürüz buradan.

-Ha iyi bu, söyleyin bir de Zülfikâr kılıcı hediye etsinler; basına görüntülü malzeme olur... Aferin bak, çalışınca oluyor. Bu arada diğer arkadaşlar da taşın altına elini koysunlar. Bülent Abi’nin bir dediği ötekini tutmuyor, o da Çerkez Ethem ve kardeşi hain değildi, itibarlarını iade edelim filan desin. Meclis’te komisyon kurarız vekiller birbirine girer. Çerkes kardeşlerimiz de memnun olur.

-Bu arada sayın başkanım saray konusunda çok üstümüze geliyorlar; şöyle bir şey yapsak. Sarayın büyük kabul salonunda ara sıra ‘millet başkanıyla kucaklaşıyor’ toplantıları tertiplesek; kura ile seçiliyor deriz...

-Muhalifler çıkarsa kurada ne olacak; al sana cayırtı; olmaz o iş, geçelim.

-Geçmeyelim efendim; kura meselesini ayarlarız. Noter huzurunda canlı yayında kura çekilse bile örgütümüzün büyük birikimi var bu gibi konularda. Güzel fotoğraflar çıkar. Yemek yenir, oradan sarayın avlusundaki camiye geçilir. Gümbür gümbür namazlar kılınır...

-Aferin, beğendim bunu. İşin püf noktası burası arkadaşlar. Bizi eleştirenler bile bizim yönlendirdiğimiz konular üzerinden konuşmalı; buna dikkat edelim. Şimdi çıkmam lazım, aklına iyi fikir gelen Ahmet Bey’e haber versin. Ben iki tur atıp geliyorum.


Kaynak (Arşiv)