Niyet ettim imamsız cuma namazına...

Bir insanın üstüne bu kadar gidilmez; resmen tâciz, mânevî tâciz: İşte buyrunuz, "Ünlü şarkıcı Seda Sayan kimle, nerede ne zaman evlenecek" haberinin verdiği yıkılmışlık ve şaşkınlık duygusunu atlatamadan, "Kar altında Cuma Namazı" başlıklı sosyo-ekonomik analizle iyiden iyiye karaya vurmuş haldeyim.

Aslında SS'nin haberi çok daha önemli ama, ihtisas sahama girmediği için mütereddidim; buna mukabil Yalçın Doğan'ın, geçen Cuma günü Uludağ kırsalının sotalı bir nâhiyesinde, bir kısım sportif giyimli zevâtın kar üstüne örtü serip fotoğraf çektire çektire Cuma namazı kılması üzerine (üşenmeyip saydım; tek saf halinde tam 16 kişi! Ürkünç!) yaptığı tam üç maddelik çözümlemeyi daha önemli saydığımı söylemeliyim. Evvela bu çözümlemeyi okuyalım:

"300 kişilik cami dolunca, Uludağ'a kayak yapmaya giden tatilcilerin bir bölümü ile otellerde çalışan personelin bir bölümü Cuma namazını eksi üç derecede karlar altında kılıyor. Otel çalışanları, 'böyle bir manzarayla ilk kez karşılaştıklarını' söylüyor. Onlar kar manzarasına alışık, karlar altında kılınan namazlara değil.

Bu fotoğraf ve haber Milliyet'te yayınlanıyor. Kayak yapmaya, Uludağ'a gidenler Cuma namazını eksi üç derecede, karlar altında kılacak kadar özveri gösterdiklerine göre, bu merak onlarda ne zaman uyanıyor? Kim bunlar? Üç olasılık var:

1- Kayak yapanlar belli gelir grubunda. Onların Cuma merakı, namazı eksi üç derecede karlar altında kılacak kadar ileri değil. Aniden fışkıran bu adet, iktidara yaranma merakı. Toplumsal sırnaşıklık. Hem kendileri, hem iktidarın kendisi için aldatıcı ve tehlikeli.

2- AKP kendi sermaye sınıfını yaratıyor. Artık onlar da, bir zamanlar kendilerini yabancı hissettikleri ve dışlandıkları mekânlara gitmeye başlıyor. O grubun yaşam tarzı değişiyor. Ürkekliklerini üstlerinden atıyor.

3- Ya da ikisi birden, karlar altında namaz kılanlar hem iktidar sırnaşıkları, hem AKP'nin yeni tip insanları. Bu sıradan bir fotoğraf değil. Türkiye'nin değişen sosyolojik manzarasını yansıtıyor. İslam değerlerinin giderek ağır bastığı bir manzarayı. Türbana serbestlik tanıma, bu değişimin en çarpıcı simgesi, göstergesi."

Evet, çözümleme böyle; sizi bilmem, ben en çok 3. şıkkı sevdim. "Niçin" diyeceksiniz; çünkü 3'üncü şık her ne kadar "ya da" gibi bir ihtiyat bağlacıyla başlıyor olsa da, nala ve mıha aynı anda vurmak suretiyle toptan, indirimli ve nihai tahlilde usturuplu bir analiz yapıldığı izlenimini güçlendiriyor. Bu arada "iktidar sırnaşıkları" tâbirine de on üzerinden on verdiğimi belirterek, üzerinde çözümleme yapılan fotoğraftaki bazı garabetlere işaret etmek istiyorum:

Evvela fotoğrafta imam görünmüyor; Yalçın Bey de bunu bilir fakat gözünden kaçmış olmalı: Cuma namazı şöyle böyle 14 asırdır imamla kılınır; üstelik imam hutbe de okur. Bu durumda fotoğrafa bakarak, tek saf üzerine dizilip el bağlamış kişilerin Cuma mı, yoksa İkindi'nin sünnetini mi kıldıklarını anlamak mümkün olmuyor. Biz yine de suizanna kapılmayıp mezkûr cemaatin kendilerine Uludağ dolaylarından naylon bir müçtehit uydureben imamsız Cuma namazı bidâtini icrâya koyulduklarını farzedebiliriz. Buna rağmen aklımızda hâlâ bazı şüpheler kalıyor; meselâ fotoğraftaki 16 kişilik cemaatin vaziyetinden, sair zamanda "eksi üç derecede Cuma edâ edecek kadar gözü kara dindar" olup olmadıklarını, bu kişilerin iktidar partisiyle bağlantılarının sıhhat derecesini (içlerinde pekâlâ CHP'li veya Ulusalcı da olabilir) şıppadanak anlamak için fotoğraf makinesinin gövdesine bir "imanometre" ve "cemaatin politik ve tinsel eğilimlerini ölçen bir tarayıcı" monte edilip edilmediğini bilmiyoruz; inşallah edilmiştir.

Bu kadar kusur kadı kızında da bulunur diyerek, şimdi daha önemli diğer meseleye, yani SS kızımızın izdivacı mevzuuna dönebiliriz ama o da ne?

Yer bitmiş!


Kaynak (Arşiv)