Nice 83 yıllara CHP!
CHP'nin 83. yıldönümü münasebetiyle Deniz Baykal, Anıtkabir özel defterine şu cümleyi yazmış: "Sana lâyık olmaya devam edeceğiz.""Nasıl yani" diye düşünmeye başladım: Sayın Baykal herhalde CHP'nin performansını Atatürk'e lâyık buluyor olmalı; öyle ya, 46'dan bu yana kazanılmış sürüyle seçim zaferi bulunuyor CHP'nin karnesinde.
Türkiye'nin çağdaşlaşması yönünde atılmış yüzlerce proje, binlerce yatırım programı, çığır açıcı hamleler vesaire!..
CHP, vaktiyle tek partili rejimin "tek partisi" olarak varlık sebebini izah eden bir partiydi. Çok partili hayata geçince öyle bir sarsıldı ki, varlık sebebini kendine bile anlatamaz oldu. Koalisyon ortağı olarak katıldığı hükümetlerde, büyük ortakların dümen suyunda giderken mızıkçılık yapmaya alesta bir üslûp sergiledi. Bir noktada hakkını teslim etmeliyiz; kongreleri daima demokratik bir çekişme içinde geçti ama CHP'liler, kurucu mantığın şuuraltında galebe etmesi yüzünden bu olumlu vakıayı bile hizipçilik diye adlandırıp daima partiyi toparlayacak tek adam arayışına girdiler.
Türkiye'de eli yüzü düzgün bir sol parti yokluğunun başlıca sebebi CHP'dir: Bir yanda tek parti ideolojisinin temel lâzımelerinden vazgeçemezken öte yandan, otoriter ve sapına kadar bürokrat bir politikayı şiddetle savunarak solculuk fikrini bir daha beli doğrulmamacasına sakat bıraktılar. En temel yanlışları ise 27 Mayıs Darbesi'nin üniformasız komitacıları rolüne hevesle atlamaları oldu; bu tarihî hata CHP'yi âdeta bitirdi. Gerçi Baykal, kutlama konuşmasında, "Kurumsal müdahalelerle Cumhuriyet'e yönelik tehditleri bertaraf etmek mümkün değildir. Sözde yörünge düzeltmelerinin güvenilir olmadığını gördük. Bunlar demokrasiye başka sorunlar taşıdı" sözleriyle tarihî bir özeleştiride bulunmuş olsa da imajını düzeltemiyor. CHP'nin zaten "retorik" itibariyle denemediği açılım kalmamış gibidir, buna mukabil CHP'ye seçim mağlubiyeti tattıran bütün partiler, retorikten ziyade vücut diline ve imaja ağırlık vererek başarılı oldular ve anlaşıldı ki CHP'nin sırf retorikle halk indinde makbul ve müstehab bir yere gelmesi ilâ yevm'il kıyâme mümkün değildir; öyle bir açmaz ki, imaj düzeltmek için girişilen hamleler bile, seçmen nazarında samimi ve sahici addedilmiyor.
Öyleyse CHP'nin, Türk siyasî hayatında vasatî % 10 ilâ 20 arasında değişen bir kamuoyu desteğine sahip bulunmasını nasıl izah edeceğiz? Bu destek, Cumhuriyet tarihinin en büyük propaganda başarısının eseridir; yani CHP, Türkiye'de birilerinin Cumhuriyet'i yıkıp yerine molla rejimi getirmek, asrî hayat tarzını ortadan kaldırmak için ciddi ve sinsi bir tarzda çalıştığı yolunda bir efsâne üretti; bu efsâne an'anevî destekçisi durumundaki merkezî bürokrasi tarafından her "açılış konuşması"nda ısrarla tekrarlanmış, desteğin diğer sacayağı üniversite camiasınca doğrulanmış ve basın tarafından da desteklenmiştir. Cumhuriyet tarihimizin en büyük propaganda projesi budur ve CHP'li "kök seçmen"in inşâsını da izah eder. Ne yazık ki bu proje, 46'dan beri CHP'nin iktidarı doğrudan tasarruf etmesine yeterli olamadı. CHP, ancak merkezî bürokrasi, üniversite ve basından müteşekkil sacayağı, yani yoğun bakım servislerindeki hayat destek ünitesi ile mânidar ve müteharrik bir siyasî uzuv şeklini aldı. Çok partili hayatın 60'ıncı yılında CHP'nin hâlâ devlet partisi gibi görünmesinin ve algılanmasının sebebi işte bu.
Bana göre CHP, tarihçi tabiriyle anakronik (yani çağa uygun düşmeyen, kendi zamanına aykırı) bir partidir ama bu görüşten hareketle CHP'nin artık tarihin tozlu yaprakları arasında yerini alması gerektiğini düşünmüyor, bilakis CHP'nin varlığını, "mefhumun muhalifinden hareketle" Türk toplumunun sivillik bilinci kazanmasında vazgeçilmez buluyorum! Bu vesile ile CHP'nin 83. yaşını kutluyor, Sayın Baykal'a uzun ömürler, nice kurultay başarıları ve seçimler temenni ediyorum.