Nedir o, 'önemli bir hassasiyet'?

Hâlen yargılanmakta olan bir sanık iken artık resmen CHP milletvekili adayı sıfatını da kazanan eski Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'e siyaset yollarında baht açıklığı dileyerek konuya girelim.

Sayın Cihaner, Akşam Gazetesi'nin haberine göre, CHP'den aday gösterileceği beklentisinin aksine listelerde adı görünmediğinde -bence- önemli bir açıklama yapmış ve demiş ki: "Ben CHP çatısı altındayım ve beni sevenlerin de CHP'ye oy vermelerini istiyorum. Benim oyum CHP'nindir. Bu karanlık dönemden kurtulmak için adres CHP'dir". Aday gösterilmediği için "partisine" kırgın olmadığını belirten Cihaner, "Bu çocukça olur. Karanlık iktidardan kurtulmak için Sayın Kılıçdaroğlu'ndan umutluyum. Siyasete atılmak için istifa etmekten dolayı bir pişmanlığım yok. Bana göre ülkenin birinci önceliği, bu iktidardan kurtulmak."

Adliye mensubu iken sıkça yargının bağımsızlığı fikrini savundukları halde yargının tarafsızlığını hemen hiç telaffuz etmeyen bir kısım "ilerici" hukuk adamının aslında ne demek istediklerini bu cümleyle yan yana koyarak anlamaya çalışmak haksızlık mı olur? Siyasete atılmak her kamu görevlisinin hakkı; ne var ki Cihaner, hukuk bilimine ve uygulamasına yaptığı değerli katkılardan dolayı değil, kendisini sanık durumuna getiren eylemleri dolayısıyla tanındı. CHP'nin Cihaner'i ne kadar benimsediğini, partinin genel başkan yardımcısı Gürsel Tekin'in şu sözlerinden anlayabiliyoruz: "Listemizde Sayın İlhan Cihaner'in yer almaması kamuoyunda, parti tabanında, seçmen kitlesinde ve medyada çok önemli bir gündem maddesi haline geldi. Önemli bir hassasiyet oluştu (...) bu süreci görmezden gelemezdik, tüm hassasiyetleri göz önünde tuttuk ve Sayın Cihaner'i kullanmadığımız bir kontenjanı aktif hale getirerek aday listemize taşıdık. Böylece listemiz şimdi daha da güçlü."

Bu sözlerin ne kadar tutarlı ve doğru olup olmadığını, Cihaner'in niçin ilk listede yer almadığı halde -YSK'nın pek yerinde bir ikazıyla- son anda aday gösterilmesinin hikmetlerini bir yana bırakalım. Verdiği demeci göz önüne alarak Sayın Cihaner'in, geçmişte kamu görevini yerine getirirken tarafsızlık karînesine uygun davrandığını söyleyebilir miyiz? Ben iknâ olmadım. Esâsen önemli kamu görevlilerinin, -hakları da olsa- bir siyasi partiden aday olup da tarafsız kamu görevi ile partili kimlikleri sanki çelik bir bölmeyle birbirinden kolayca ayrılabilirmiş gibi davranmalarını hiç anlamamışımdır; bu düşüncem sadece Cihaner'i değil, öteki partilerdeki kamu görevlisi adayları da kapsıyor elbette. Gıyâben saygı duyduğum Zekeriya Öz'ün adaylığı söz konusu olsa fikrim değişmezdi.

Haberin spotundaki ibâre ilginç: "Yoğun kamuoyu baskısı sonuç verdi"; herhalde haberi yapan muhabirin değil de Akşam editörlerinin katkısı olsa gerek diye düşündüm. Güzel buluş; kamuoyu işi-gücü bırakmış, "Cihaner niçin aday yapılmadı" diye ağlıyormuş intibâı veriyor!

Gelelim CHP Cihaner'i niçin aday yapmak zorunda kaldı sorusuna; o kadar makbul ve muhterem bir adayın ilk listede unutulmuş olduğuna inanmak zor. Tekin'in "Önemli bir hassasiyet oluştu" sözlerinin arkaplanını bilmiyoruz. Nedir CHP'yi bu kadar hassasiyete, hattâ rikkate sürükleyen sebepler? Bu arkaplan, -eğer tahminim doğruysa- CHP'nin niçin başkaca partiler gibi milletin ekseriyetine ters geldiğini izah eden ayrıntılar taşıyor olabilir. Hâsıl-ı kelâm Cihaner'in adaylığı CHP'nin, merkezî bürokrasi ile lüzumundan fazla samimiliğinin MR görüntüleri ve raporu hükmündedir.

Tahminimi peşinen belirteyim: Cihaner kârda, CHP zarardadır. Bu asırlık partimizin durumu bana, "Bindik bir alâmete, gidiyoruz kıyâmete" tekerlemesini hatırlatıyor!


Kaynak (Arşiv)